prolog

1.8K 54 15
                                    

"Lü-lütfen sus!" diye acıyla fısıldadı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Lü-lütfen sus!" diye acıyla fısıldadı. Elleri titriyordu. Öyle ki bundan dolayı düşüp bayılmaktan yada kalp krizi geçirmekten korkuyordu. Acıyla yumduğu gözlerini araladı. Ayakta zorlukla duran bedenine tezat karşısında dimdik durup ona bütün nefretiyle bakan adam onu dumura uğrattı. Nasıl bir dejavu içerisinde olduğunu anlamıyordu. Bir kaç ay önce nefretle bakan gözler onundu... ancak şimdi kalbini paramparça eden adama aitti o tiksinç bakışlar.

Demek dilinden dökülmeyen o ölüm buydu.

Ölüm; sana nefretle bakan adamdan bir kırıntı tanesi merhamet dilemekti...

Öyle bir kadın değildi! Ama... ama o kadar yorulmuştu ki küçük bedeni bunları kaldıramıyordu. Harabe ruhu onu terk etmek üzereydi. Yaşamak istiyordu. Kızı için! Sadece onun için.

Zaten her şey onun için değil miydi?

Ona zarar gelmesin diye bu zamana kadar böyle küçük düşüp aşağlanmıştı.

"Ne o Heja Hanım, zoruna mı gidiyor gerçekler?" diye tısladı öfkeli bir boğa gibi sesli sesli nefesler alıp veren adam.

Birbirine bastırdığı dudaklarını konuşmak için araladı. Titreyen eliyle duvardan destek alıp sevdiği gözlerin en derinine girmek istercesine baktı. Anlasın istedi. Onu anlasın ve bu kadar yaralamasın. Ama imkansızdı. Bakışlarının tonu hiç değişmiyordu. Nefreti oldukları evi cayır cayır yakacak gibiydi.

"Hiç-bir şey bilmiyorsun."

Ona bir adım yaklaştı adam. Ürkütücü aurası kadını mümkünmüş gibi daha da titretti. Umursamadı. Her şeyi hakediyordu bu lanet olası kadın. Başına giren ağrıyla ellerini şakaklarına götürüp vurdu bir kaç defa. Deliriyordu. Bu kadın onu delirtiyordu.

"Anlat lan!" diye kükredi. Heja korkuyla sıçradı. "Anlat bende bileyim o zaman." Sesi sonlara doğru kısılmıştı.

Heja'nın gözlerinden bir damla özgürlüğünü ilan ederken hıçkırdı. Başını olumsuz anlamda sallarken adama dehşetle baktı.

"Anlamıyorsun..."

"İşte sen busun Heja," dedi bütün kiniyle. "Zora girdiğin an bulamadığın yalanlardan dolayı kaçıp duruyorsun." Geriye doğru çekilip odadan çıkmak için arkasına döndü. "Ne halin varsa gör."

.
.
.

Heja kendinde bulduğu güçle duruşunu dikleştirip kendini şaşırtacak bir tonda bağırdı. "Yalan söylemiyorum," bu sefer tıslayan oydu. Yaşadığı haksızlıklar bünyesine fazla gelmeye başlamıştı. Birini sindiremeden bir başkasını yiyordu. "Öyle bir gün gelecek ki ayağıma kapanıp benden özür dileyeceksin ama ben seni affetmeyeceğim. Bu da bir diğer yeminim olsun."

....

SIĞINTI YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin