25 - ACIMASIZ

6.4K 276 131
                                    

"Küçük kızın ruhunu geride bırakmıştım!" ...

Kum saatini ters çevirirler...
Ve,zamanın o kum tanelerinin insafına kalmıştır artık.

Ne kadar hızlı koşarsan sen kazanırsın,ne kadar uzağa gidersen kanatların o kadar iyileşir. Ve uçmaya başlarsın. Sonra buralardan uçup gidersin...

Yüzüme,boynuma geçen ağaç dalları,sırıl sıklam olan kıyafetlerimin ve ayakkabılarımın bedenimi ağırlaştırması,tek kuru teli bile kalmayan saçlarımın yüzümün önüne gelerek koca, karanlık ormanın içinde nereye koştuğumu bile görmeme izin vermemesinin hepsi bir yana, içimde ki olgun kadına sarılmış ardıma bir kez dahi olsun bakmadan tabana kuvvet koşuyordum.

Saatlerdir sadece koşuyordum!

Ne yapacağıma, nereye gideceğime, hatta nerede olduğuma dair bile hiç birşey bilmiyordum. Ama bir an önce, bir yolunu bulup bu ormanı geçtim, direk şehirden kurtulmalıydım!

Ama bana yardım edecek hiç kimsem yoktu, mükemmel bir şekilde yalnızdım sadece! Beş kuruş param bile yoktu. Sadece küçücük ben ve içimde ki o büyük kadın vardı...

Korkuyordum. Hiç birşeyden olmadığı kadar karanlıktan çok korkuyordum. Ay ışığı olmasa önümü bile göremez ağaçlara çakılı dururdum. Ama bugün hem ay,hemde gökte ki en parlak yıldız olan annem yanımdaydı. Hemen onun yanında ki diğer kocaman yıldız ise babam olabilirdi...

Soğuk çok acımasızdı.

Tüylerim diken diken olmuştu. Ayaklarımın her saniye dahada dermansızlaştığını hissedebiliyordum...

Ama ruhum yoktu.

Küçük kızın ruhunu geride bırakmıştım.

Bedenimin içinde ki güç sadece yine kendime ait olan o büyük kadının gücüydü.

Yüzüme yeniden geçen, büyük sivri bir dal yüzünden olduğum yerde durarak hemen yere çöküp sızlayan göz kapağımı tuttum. Bir an gözüm kör oldu bile sanmışken canımın acısından hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Elime sıvı,sıcak birşey geliyordu.
Muhtemelen çizilmişti ve kanıyordu.

Nefes nefese hem ağlıyor,hem acıdan inliyordum. İnsafsızca yağan yağmur, göz yaşlarımı bile saklıyordu benden hala...

Ayaklarımı ölü gibi hissederken, şimdi durduğum için hareketsizlik ten daha çok üşümeye başlamış olarak en azından biraz dinlenmeye karar verdim. Zaten saatlerdir koşuyordum. Eminim ki onlardan çok uzaklaşmıştım.
Acaba beni arıyorlarmıydı!?
Alp canavarı avının peşine düşmüşmüydü!?

Bunları düşünmek beni daha çok korkutuyorken,dalına çarptığım ağacın gövdesine sırtımı verip yaramın üzerine ellerimi kapatarak hem ağlamaya devam ettim,hemde dinlenmeye başladım.

Hiç kimse benim bu yaşadıklarımı hak etmiyordu. Hemde hiç kimse,en kötü olan bir kız bile bu kadar ağır şeyleri yaşamak zorunda kalmamalıydı!

Daha on beş yaşında annemin renk değiştirmiş,kokulu cesetine sarılmıştım. Yıllarca babamı toplamak, onu annemden sonra yeniden hayata döndürmek için savaşmaya başlamıştım. Okulumu bırakıp çalışmaya başlamıştım! Onun lanet borçları,karanlık borçluları ilede savaşmaya başlamıştım. Hiç pes etmeden,hiç bıkmayıp,hiç yorulmadan... Sonra gözlerimin önünde öldürmüşlerdi onu,kanlı kollarında onun kanı üzerime,her yerime bulaşarak sarılmış yatmıştım.

Geçmişte ne kadar acı çektiysem, hepsi sadece babam ve günahları yüzünden di!

Şimdi ise giderken bile boynuma bıraktığı büyük bir günahın daha bedelini ödüyordum.

BABAMIN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin