ESRA DURAN
" Elimi tuttu, o an bütün dünyayı arkamda hissettim..."
∆
Begüm ün çağırdığı kuaförler bizi bir saat içinde altımızdan girip üstümüzden çıkarak hazır etmişlerdi.
O kadar elleri ustaydı ki, her dokunuşlarında bambaşka bir güzellik yaratıyorlardı.
Saat akşam yediye doğru salona getirilen boy aynasından kendime baktım.
Kendimi tanıyamadım.
Olgun, zarif, bambaşka çok güzel bir kadın vardı karşımda.
Kendi kendimi dakikalarca süzdüm ve bunun ben olduğumdan emin olmaya çalıştım.
O sırada bu sefer gözlerim Begüme takıldı.
Giydiği siyah taşlı elbisesi vücuduna çok güzel oturmuştu. Küt saçlarını ensesinde sabit bir topuz yapmış ve elbisenin kayık yaka dekoltesini ortaya çıkarmayı tercih etmişti.
Oda gerçekten muhteşem ötesi bir kadındı.
Bir an onu izlerken daha önceden sevgilisi olup olmadığını düşündüm. Böylesi güzel, çekici ve akıllı bir kadını tabi ki oralarda boş bırakmazlardı. Hem bugün ki konuşmamız da geç kaldım derken neyi kast ediyordu. Bazen bizlerden sakladığı birşeyler olduğunu düşünsemde sonradan saçmalama Esra diyip kendimi geçiştiriyordum. Sonuçta onu yeni yeni tanıyordum.Begüm le göz göze geldik. Onu izlediğimi fark etmişti.
"Çok güzelsin Esra. Ama bunu iltifat olarak söylemiyorum. Sahiden farklı bir auran var." Dedi bana hayranlıkla bakarak.
"Teşekkür ederim, sende çok güzelsin."
Kuaförler toparlanırken salona kulağında telefonla Ahmet abi girmişti.
Konuşması yanımıza gelene kadar bitti ve telefonunu cebine attı.
"Kızlar, bu ne güzellik böyle maşallah size." Dedi. Begüm de bende sadece gülümseyerek karşılık verdik. O sıra Begüm ün koltuğun üzerine bıraktığı telefonu çaldı. Gidip aldı, ama ekrana bakınca yüzüne ters bir ifade geldi. "ben geliyorum hemen." Dedi ve yanımızdan ayrıldı. Anlayamadım ne olduğunu.
Ahmet abinin gözleri bende oyalandı. "Yavrum dikişlisin, acaba evdemi kalsan?"
Dikişim azıcık sızlasada pek mühim değildi.
"İyiyim ben Ahmet abi, endişe etme."
"Tamam, ama yorulursan seni eve erken getireceğim."
Başımı salladım "tamam." Dedim.
"Birazdan çıkacağız, Alp yukarıda hazırlanıyor. Seni götürecek. Begüm kızım kendi arabasıyla gidecek." Dedi.Alp ne zaman eve gelmişti ki?
"Evde değildi, ne zaman geldi?"
"Az evvel arka kapıdan girdi." Dedi.
Sultan abla yanıma gelip bana munis bir bakış attı ve saçlarımı sever gibi dokundu. "Begüm nerede kızım?"
"Balkona doğru çıktı, telefonla konuşuyor sen gelmiyormusun bizimle?"
"Yok kızım, ben bugün gidiyorum. İki gün kız kardeşimin evinde kalacağım. Eşi çok rahatsız korkuyor tek başına kalmaktan. Oğlu yurt dışında o gelene kadar iki güne gider gelirim ben." Dedi.
Şaşırmıştım.
"Haberim yoktu, Begüm biliyormu?"
"Evet, söylemedimi teyzesine gideceğimi? Unutmuştur. Alp beyden izin aldım. İki gün yokum ben." Dedi.
"Anladım abla, geçmiş olsun. Umarım iyileşir."
"Kötü hastalık kızım, yıllardır yakasında. Umarız ama ümidimiz yok."
"Niye öyle diyorsun Sultan, Allah'tan ümit kesilirmi hiç?" Dedi Ahmet abi. Sultan ablanın üzgün suratına bakıyor ve oda üzülüyordu.
"Orası öyle. Ama çok genç daha kardeşim. Bu yaşta yalnız kalmasını istemem."
Ahmet abi ile göz göze üzgünce ve aşkla bakıştılar. Birbirlerine ilgi duyuyorlardı. İkiside bekar ve olgun insanlardı. Sanırım Sultan ablanın sorunu Begüm dü. Begüm Ahmet abiyi bilmiyor olabilirdi. Bu yüzden aralarını bizdende saklıyorlardı.
Ahmet abinin de bir oğlu olduğunu biliyordum. Ama herhalde o duysa birşey demezdi.
Dermiydi acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAMIN GÜNAHI
RomanceEsra'nın tüm hayatı, 15 yaşında annesini kaybettikten sonra başlamıştı. Yıllar boyunca okulunu dahi bırakıp tamamen, annesinden sonra hayata küsen kumarbaz, içkici babasının borçlarını ödemeye adamıştı kendisini. Amacı, yıllarca onu yeniden hayata d...