Lütfen okuduktan sonra oy verin!!!İyi okumalar :)))
❤️
"Albert oğlum beni bir dinle!" dedi babaannem.
"Bırakın beni! Onun bana ihtiyacı var.Geç kaldım bile! Babaanne bırak!" dedim sona doğru kükreyerek.
Hepsi bir adım benden uzaklaştı.
"Elenayı bulup ettireceğim." dediğimde Michael konuştu.
"Millet isyan ediyor,onu arasan onlarda daha fazla isyan edecek neden tanrıça kayıp diye." dedi sakin sesiyle.
Sinirden güldüm.
"Millet sikimde değil!" arkama döneceğim an Michaelin öfkeyle bağırarak konuşmasıyla dona kaldım.
"O gelemez! Gelemez artık!Ölmek üzere!" dediğinde herkesin bakışları benim gibi donuklaştı.
Hiç kimse bu cevabı beklemiyordu.
Mia yere yığılırken maya onu uyandırmaya çalıştı.
Babaannem eliyle ağzını kapatmıştı.
Rose ise ağzı açık kalmıştı.
Kalbim korkuyla tekledi.
Alnım da boncuk boncuk ter oldu.
Kalbime sancılar girdi.
"N-ne saçmalıyorsun?" dedim titreyen sesimle.
Yüz yıl düşünsem sesimin titreyeceğine inanmazdım.
Michael ise destek almak isterecesine sırtını duvara yasladı.
"Biliyorsun ki Anka kuşunun kayıp olması,uyuması demek." dediğinde kaşlarım havaya kalktı.
"Evet."
"Anka kuşları ölümü yaklaşınca bilge ağacında yuva kuraralar.Yakın bir sürede ise kendini yakarak öldürür." dedi ağır ağır yutkunarak.
Bedenimin üşüdüğünü hissettim.
Kan beynime gitmeyi bırakmış gibiydi.
Elimi yatağın kenarına dayayıp yere çöktüm.
"Y-yani bir kaç günde elena kendini yok edecek." diye acıyla devam etti rose.
Gözlerim doldu.
Bakışlarım yere indi.
Onun her zerresini özlemiştim,kızmasını bile.
İçime inanılmaz bir acı saplandı.
Onun kendini yok etmesi benimde yok olmam demektir.
Birimiz diğerini diğeri birini tamamlar.
İki yarım elma gibi...
Ama sadece onu düşünüyordum.
O iyi olsa ne bok bana olursa olsun.
Yedi yıl onu bekledim,daha da beklerim.
Babaannem ise yatağın başlığına oturup gözlerini kapattı.
"Birşeyler yapmamız lazım onu kurtarmamız lazım. Bir yolu olmalı." dedim kısık sesimle.
"Albert kendinde biliyorsun, bilge ağacına gitmek ölümü göze ve imkansız demektir." dedi rose.
Ayağı kalktım,çok yorgundum.
Şuan elenamın yanın da uyumak vardı.
"Sence şuan canım umrumda gibi mi duruyor?" dedim tek kaşımı havaya kaldırarak.
Babaannem ise birşeyler yapıyordu.
"Bir yollu var." diyen babaanneme bir umutla baktım.
"Ne babaanne söyle?"
"Zümrüt taşını bulmanız."
(Zümrüt, beril mineralinin alt türlerinden biridir. Saydam bir yapıya sahip olan bu değerli taş, Kraliyet Mücevherlerinde yaygın olarak kullanılır. Zümrüt taşı, 'Emerald' diye de isimlendirilir. Aşk, duyarlılık ve sadakat taşı olduğu kabul edilen Zümrüt, ilişkilerde uyumun sembolü olarak görülür.)
"Nerdeymiş bu zümrüt taşı?" dedim merakla.
"Elcis sınırlarında bulunan aşk dağında bulunur.Ama..." diyip gözünü açtı.
Mavi gözleri benimle buluştu.
"Gerçekete Aşık olan kişi veya sevdiği kişi bu zümrüt taşını alabilir." dediğinde onu dinledim.
"Nasıl?"
"Onu da orada bulunan akrep kadını söyleyecek." dedi babaannem tiksintiyle.
Bakışları neden bu kadar umutsuz bakıyordu?
"Akrep kadını yüz yıllardır duyguları yok ve o duyguları ona kazandıranı başının üstünde bulunan zümrüt taşını veriyor. Oraya giden binlerce kişi var,kimi öldü kimi yaralı kurtuldu." dedi
Bana gözü dolu dolu baktı.
"Oğlum elenayı kurtarmazsan biteceksin,oraya gidersende ölüme bile bile gitmek demektir." dedi ve mavi gözünden bir yaş düştü.
"Babaanne bana güveniyor musun?" dedim göz yaşını silerek.
Başını salladı.
"O zaman sapasağlam geri döneceğim." dedim emin sesimle.
Kırışmış yüzüne bir gülümseme peyda oldu.
"Tıpkı baban gibi kararlı ve inatçısın." dedi özlemle.
Annem gibi ise yufka yürekli.
"O zaman ne kadar erken gidersem o kadar iyi." dedim
"Tek gitmeyi düşünmüyorsun herhalde?" diyen Michaele baktım.
"Nasıl yani?" dedim anlamayarak.
"Bensiz mi gidiceksin dostum?" dedi ve elini omzuma koydu.
Genişçe tebbesüm ettim ve koluna dokundum.
"Bende varım!" diyen roseye minnetle baktım.
"Bensiz giderseniz ölürmüşüm!"
Ayılan miaya baktım sonra yanında ki
konuşan mayaya.Mayaya da minnetle tebessüm ettim
"Benim elimden bişey gelmediği için sadece dua edebilirim." diyen miaya baktık.
Mahcup,üzgün, gözleri acı doluydu.
"Elbette sende gidiceksin mia." diyen babaanneme hayretle baktım.
"Elbette bu savaşı kazanmak için toprak elementine ihtiyaç var." dediğinde mia da anlamayarak babaaneme bakıyordu.
"Mia da toprak elementine sahip."
Mia kadar hepimizde şaşkınlıkla babaanneme baktık.
"Niye hortlak görmüş gibi bakıyorsunuz? Gerçekler bu." dedi ve yavaşça ayağı kalktı.
"Yarın yolla çıkıyorsunuz. Adrian ise şimdi gelir buraya.Bir tane toprak elementi, iki hava elementi, bir ateş ve iki su elementine sahip altı kişisiniz.Hepiniz güçlerinizi birleştirerek savaşın. Şimdiden iyi yolcuklar." diyip bana baktı ve gülümseyerek odadan çıktığı an Adrian hızlıca odaya girdi.
Adrianı gören mia hızlıca boynuna sarıldı.
Bir an onlara özendim.
"Adrian!" dedi mia ağlayarak.
"Mia'm." dedi Şevkatle.
🍂
SON.
🍂
oy ve yorum!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA KUŞU'NUN KIVILCIMI(BİTTİ)
Teen FictionElena,Soysuz ve kimsesiz bir terzici. Her iki yılda bir yapılan Festivale yakın ve tek arkadaşının zorunluluğuyla gittiğinde,beklemediği bir olay yaşar. Aniden ve çıkmayı bekleyen bir "Güç dalgası." Bu güç bedenini Alev alıp adetta yuttu.Bu a...