Her şeye yeniden başlamak için...
Taehyung yutamadığı suda boğulmak üzere öksürük krizine girmişti. Ne demişti o. Jungkook mu?
"Sen ne dediğinin farkında mısın? Ne diyeceksin hamileyim mi nasıl bir çıkmazın içinde olduğunu unutuyorsun sanırım. Jimin sen erkeksin. Jungkook bunu kabul eder mi sanıyorsun!!"
Söylenen sözlerin ağırlığı acıtmıştı. Kim bu olağanüstü hale inanırdı. Haklıydı. En azından denemek istiyordu. Babası, henüz adını bilmediği annesi ama bir taraftan babası olan kişiyi kabul etmişti.
"Taehyung biliyorum saçma ama, lütfen. Konuşmalıyım."
"Yoongi hyunga söylemeli miyim yardımcı olur bize sonuçta yerini bilmiyorum. Adamı görmedim hiç."
Yoongi, ona güvenirdi ama babasının emri altında olduğu zaman pek güvenemezdi. Babası Yoongi içinde adam tutmuş olabilirdi. Bu riski göze almak içinde olduğu durumu daha da zora sokardı.
"Senden başka kimseye güvenmiyorum."
"Anlıyorum. Biraz zamana ihtiyacım var sorun olur mu?"
"Hızlı olursak daha iyi olacağına inanıyorum."
***Eli ayağına dolanıyordu. Bir yandan saçını yapıyor bir yandan üzerini giymeye çalışıyordu. Bugün buluşacaklardı. Çok heyecanlıydı. Ama en az onun kadar heyecanlı olan biri daha vardı.
Bay Park buluşma yerine yürürken çiçekçinin önünden geçiyordu. Güzel çiçekler vardı. Iseul çiçekleri sevdiğini yazmıştı mektupta. Geçtiği çiçekçiye geri döndü. Çiçekçiye en güzel kokan çiçeklerden buket yapmasını söylemişti.
Iseul hazırlığını bitirmiş evden çıkmıştı. Buluşma yerine yürüdü. Bir çok kez aynı toplantıda bulunmuş olsalarda bu onlar için ilk olacaktı.
Lee Hyun Iseul soylu ailenin oğluydu.
Zarif oldukça kibar ve güzeldi. Erkek olmasına rağmen güzeldi. Yeşil gözleri bembeyaz teni ve kiraz dudaklarıyla mükemmeldi. Kadınları kıskandıran fiziği ile adete büyüyeyiciydi.Park Sung Woong orta düzeyli varlıklı bir ailenin oğluydu. Zekası ile herkesi büyüleyen hem çalışkan hem başarılı ayrıca yakışıklı bir gençti. Onun için deliren kadınlar ve kızlar doluydu. Ama o pek ilgili değildi. Çünkü onun için öncelik işti. Ta ki bir toplantıya kadar.
Aşık olmuştu. Ne zaman gözlerini kapatsa beliriyordu iseul. Ne zaman çalışmak için otursa onu çiziyordu eli.
Bir gün toplantı sonrası mektup yazıp koymuştu çantasına. O günden sonra hep mektuplaştılar. Nihayet buluşuyorlardı şimdi.
Sung Woong elindeki buketi karşısında duran bedene uzatmış oturmuşlardı. O gün pek konuşmamış sadece bakışmışlardı.
"Bay Park izninizle size bir şey sormak istiyorum. Biliyorsunuz ki ben.."
"Evet biliyorum. Bay Lee kadın değilsiniz. Ama inanın bana bu sevgi cinsiyet ile ölçülemez."
***
Namjoon garaja gelen arabanın tamirini yaparken bir yandan Mihi'nin gelişi güzel yaptığı paspası seyrediyordu. İşini bitirmiş yerdeki aletleri almış arabanın altından çıkmıştı.