Sil baştan..
"Mucizeni koruyacağım. Onun mucizesini de koruyacağım."
Fısıltı eşliğinde söylediği sözleri kapıyı tıklamış ama cevap alamayan jimin duymuştu.
Sadece iyi olup olmadığını kontrol etmek için gelmişti. Ve böyle bir gerçek ile yüzleşeceğini hiç düşünmemişti.
Elindeki bardak yere düşüp parçalara ayrılmıştı. Odada yankılanan sesi duyan Mariah, gözleri dolu bir jimin görmüştü kapısında.
Gözyaşlarını silip jimin'e yaklaşmaya çalıştı. Kendisine yaklaşan bedene Jimin dişlerini sıkarak "Sakın! Yaklaşma bana." İtmişti kolunu tutmaya çalışan kadını.
"Mama...sana anne dedim." Gözlerinin içine bakarak devam etti. "Her sıkıntımı sana açtım." Küçük bir hıçkırık eşliğinde devam etti "Annem için ağlarken senin kucağında ağladım. Seni anne bilip büyüdüm ben..."
Cümlesi bitince tekrar bir şey diyecekti ama bedeni yaşadığı bu hayal kırıklığı ve strese dayanamadı.
"Jimin..Min.."
Tutmaya çalışmıştı ama geç kalmıştı.
Olduğu yere yığılmıştı. Camlar ellerini ve kollarını kesmişti bile. Düşmenin verdiği şiddetle.Evdekilere seslendi. Bağırdı.
"Arabayı hazırlayın. Yoongi.."
___
Gözlerini hastane odasında açmıştı. Biraz hareket etmeye çalışmış canı acıyınca vazgeçmişti.
Mariah..onu hatırlamıştı. En son onun odasındaydı. Annesi hakkında öğrendiği gerçekle yüzleşiyordu.
Elleri hemen karnına gitti. İmkansız sandığı şey...
Bebek...
Şuan bunları düşünürken kırıp yıkmak hatta bağırmak istiyordu bir yanı ama baskın gelen bir şey vardı. Engel olan, kabul etmek istemese de.
Mucizesi...
Tıpkı kendisi gibi oda bir mucizeydi. Mariah koruyacağım demişti. Bay Park'tan bile. Bu demek oluyordu ki kimse bilmemeliydi.
Odası tıklatılmıştı. Düşüncelere dalıp gittiği için bu küçük ses onun irkilmesine sebep oldu. Gelen hemşireydi.
"İyi misiniz? Sanırım korkuttum sizi. Serum için gelmiştim."
Jimin işini yapması için müsaade etmişti. Sevimli bir kızdı. İşi biter bitmez çıkmıştı.
Çok geçmeden içeri Mariah girdi. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Küçüğünü korunak isterken içine attığı çukurda soluyordu. Kollarını açıp Jimin'e yaklaşıyordu. Jimin sarılmasını kabul etmedi.
"Çık! İstemiyorum seni. Çık!"
Bağırarak söylediği sözler Mariah'ı daha çok üzmüş ve ağlamasını şiddetli hale getirmişti. Tek kelime edemeden çıktı. Babası girmek istiyordu şimdi. Ama doktor izin vermemişti.
"Bay Park izninizle. Jimin ile önce ben görüşmeliyim." Demiş içeri girmişti.
Bay Min, jimin gelmeden önce bir telefon almıştı. Arayan kişi Mariah'dı.
Ne olursa olsun hasta doktor ilişkisini ihlal etmemesini rica etmişti. Altındaki ima çok açıktı. Bay Min anlamıştı."Bay Park, iyi misiniz?"
Jimin yaşadıklarını düşündü. Olanları..duyduklarını..imkansızını..
"Ben bilmiyorum. Emin değilim."
Doktor Jimin'e baktı. Ten rengine, gözlerine, bedenine.
"Ultrasona girmeniz lazım. Bebeği kontrol etmem gerek ama bunu şuan yapmam zor."
Jimin şaşırdı. Başka bir sorun daha mı vardı bilmediği?
"Yüzünüzden anlaşılıyor ki endişe ettiniz. Hayır sorun yok. Babanız burada sizi o yüzden Ultrasona alamam."
"Ah, anladım. Teşekkürler."
Doktor Min odadan çıkmıştı. Jimin içeri kimsenin girmemesini rica etti Doktor çıkmadan önce. İstediği olmuştu.
Yatağına uzanmış uyumayı bekliyordu. Uykuya ihtiyacı vardı. Düzensiz uyku, sabah bulantıları iyice bedenini yorgun düşürüyordu.
Babasını düşündü. Nasıl tepki vermişti annesine, nasıl kabul etmişti onu? Sevmiş miydi?
Onca sır varken kime güvenebilirdi. Bilinmezliğin içinde boğuluyordu. Daha bilmediği şeyler var mıydı?
Güvendiği tek kişi Taehyung kalmıştı. Yanında olabilecek tek kişi de.
___
Hastaneye Taehyung'da gelmişti. Jimin odasına kimseyi almamış sadece onu istemişti. Yoongi bir ara girmeyi düşünmüş sonra Bay Park bunu öğrenir diye ertelenmişti.
Hastaneye Seo Joon'da gelmişti. Amacı kuzeninin yıkılmış halini görmekti. Çünkü jimin her konu da ondan üstündü. Başarılı olandı. Her zaman yarıştırıldığı kişiydi. Ondan ve başarısından nefret ediyordu. Okulu bırakıp bu gizli kaçamağı yapması Joon'u çok mutlu etmişti. Tabi annesini de. Şirket için gerekli pozisyon ona kalıyordu adım adım.
Bay Park oğlu için endişelen bir babaydı. Henüz bilmediği bazı şeyler vardı. Öğrendiği zaman ise nasıl bir baba olacaktı?
Mariah jimin için ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu. Ona doğruyu söylememesini ıseul istemişti. Bay Park sadece inanmak istediği hikayeye inandığı için jimin'den doğruyu saklamıştı.
Taehyung'da kendini suçluyordu. Henüz hastaneye geldiği konuyu bilmiyordu. O jimin intihar etmeye çalıştı zannederek gelmişti. Gelene kadar yaşadığı stresle tırnaklarının kenarında bulunan deriyi kanatmıştı.
Şuan acı yoktu ama sonradan bunun acısını hissedecekti.Taehyung içeri girer girmez sarılmıştı.
"Çok korktum. Yemin ederim. Çok korktum. Sana bir şey oldu sandım."
Ellerini yanaklarına koymuş yüzünü inceliyordu. Yara var mıydı bakıyordu. Ardından hızla kollarına baktı. Kesik aradı. Minik çizikler gördü."Bunlar..bunlar nasıl oldu? Yapmadım de"
"Taehyung. Sakin olur musun iyiyim. Ben yapmadım. Bayıldım ve cam parçalarının üzerine düşmüşüm." Omuz silkmişti.
"Çok korktum. Aptal."
Jimin gülümsedi. Taehyung çizikleri öpüyordu. Bunu küçükken de yaparlardı. Yaralarını öpecek anneleri olmadığını için bunu birbirlerine yaparlardı.
Taehyung yatağın kenarında olan şişeyi almıştı. Gelirken baya yorulmuş ve susamıştı. Suyu içerken jimin parmakları ile oynuyordu. Başını kaldırıp göz göze geldiler.
"Ben Jungkook ile görüşmek istiyorum."