İnanmak istiyorum...
Jungkook haftalardır görmediği bedeni bir anda görünce şaşırmış hatta ilk önce hayal sanmıştı. Gerçek olduğunu çarptığı şeyden anlamış peşinden koşmaya başlamıştı.
Neden geldiğini merak ediyor en çokta neden şimdi geldiğini merak ediyordu.
Jimin'i görünce seslenip durdurmak istemişti. İstediği de olmuş jimin durmuştu. Kızarmış gözleri ve yanağında düşmeyen bir damla yaş varken görüntüsü içindeki öfkeyi bastırdı. Önce yanağındaki yaşı sildi. Ardından ses tonunu koruyarak konuştu. Jimin'in onu dinlemediği gözlerinden belli oluyordu. Jungkook dokunmak yerine bu sefer ellerini sallama ihtiyacı duydu. Başarmış dikkati üzerine çekmişti.
"Jimin soru sormuştum."
Yanında ufacık kaldığı adamın gözlerinin içine bakıyordu. Onu duymamıştı. Şayet duymuş olsa bile verebileceği bir cevap yoktu.
"Mahkemeye gelememiştim. Senden Özür dilemek için geldim. Eğer sorun buysa neden geldiğimle ilgiliyse."
"Bir ay oldu?" Jungkook dalga geçer gibi konuşmuştu. Yüzündeki alaycı bakış bunu haykırıyordu.
"Evet. Neyse yanlış zamanda geldiğim için de kusura bakmayın. İzninle."
Jimin zorla kurduğu cümleyi bitirebildiği için kendini takdir etmiş yola koyulmuştu.
Adım atamadan Jungkook onu kolundan tuttu. "Gidemezsin!" Bu ani çıkışı içindeki öfkenin geri geldiğini gösteriyordu.
Ağlaması gerekiyordu hatta bundan ötürü kaçmaya çalışıyordu. Ama Jungkook izin vermiyordu gitmesine.
Aralarındaki bu gelişli gidişli çekim ayrı bedenlerde olmasına rağmen aynıydı. Hisler, duygular ve öfke..
Jungkook kolunu tuttuğu için Jimin'in kızmasını bekliyordu. Ya da herhangi bir şey ama jimin bunu yapmıyordu. Gökyüzüne benzer gözlerini görebilmek adına verdiği savaşı kimse bilemezdi fakat şuan o gözleri görmemek için verdiği savaşla eş değerdi. Başını kaldırmıyor Jungkook'un onu bırakmasını bekliyordu.
Minik elleri bu durumdan sıkılmış onu tutan eli itmeye başlamıştı. Bir yandan ağlamamak için kendini sıkıyordu. Bırakması gerekti Jimin gidip güzelce ağlamalıydı.
Jungkook'u başka birisiyle gördükten sonra başına yıkılmıştı dünyası. Oysa bir ihtimal umut bulmak için gelmişti. Duruma göre davranıp ilerlerdi belki hemen Kızını söylemezdi ama en azından kızı babasını hissederdi.
Jungkook ellerini iten eli görünce sinirlenmiş diğer eliyle kolunu tutmuştu. "Bana bak Jimin! Yazdığın şeylerden sonra sadece özür mü dileyeceksin. Özür benim gibi aşağılık bir adam için fazla değil mi? Ha söylesene. Söyle dedim!!!"
Aşağılık adam mı?
Ben böyle bir şey yazmadım ki
Doğru olmayan şeyler var..İç sesinden gerçek dünyaya dönüşü Jungkook'un onu sarsmış ve sallamış olmasıydı. Uyguladığı kuvvet korkutucuydu.
"Jungkook! Canımı acıtıyorsun!!"
Jimin daha fazla dayanamamış ağlıyordu. Yanaklarından dökülen yaşlar ve kırmızı gözlerle Jungkook'un gözlerinin içine bakarak konuşmuştu. Canını yaktığını bilmeliydi.
Jungkook sanki ateşe dokunmuş gibi bir anda jimin'i bıraktı. Bir adım geri gitmiş ona alan açmıştı. Bu kadar ileri gitmek istememişti. Sadece duymak istiyordu belki ondan duysa bu kadar acı gelmeyecekti.