9

89 9 17
                                    


En çok yalanı bizi sevdiklerini söyleyenler söyler.




"Doktor, hamile olabileceğini söyledi."

Duydukları ile olduğu yere çakılmış gibi hareketsiz kalmıştı. Tepki veremedi. Ne yapmalıydı bunu bile bilmiyordu. Tam düzeldi derken farklı bir olumsuzluğun içine düşüyordu.

Taehyung arkadaşına destek olmak isterdi ama önce kendi bu sorunu halletmeliydi. Bu imkansızdı. Olamazdı.

Bunu direkt söylediği için pişman olmuştu. Jimin ya kendine bir şey yaparsa korkusu almıştı onu. Çünkü şuan ki yaşadıkları hiç normal değildi.

Hatta şu 2 aydır yaşadıkları hiç normal değildi. Arkadaşı için endişeliydi. Elinden gelen şeyler ise yeterli değildi. Tamamen çözüm olmuyordu.

Şuan iç sesi Taehyung'la kavga ediyordu. Onu Kore'ye hiç yollamamalıydı. Onun için ev tutmamalı..
İzin vermemeliydi..

Lanet olsun yapmamalıydı.

Jimin odasının içinde kaç tur dönmüştü bilmiyordu. Taehyung oturmuş duyduklarını hazmetmeye çalışıyordu. Bir yandan kendi ile kavgasına da devam ediyordu.

Bir erkek nasıl hamile olabilirdi aklı almıyordu. Belki ismi karışmış olmalıydı? Çünkü jimin unisex bir isimdi.

"Tae ya doğruysa?" Kendisine yöneltilen soru ile olduğu konuma geri dönmüştü. Ve mantıklı olanı söyledi.

"Chim, bu imkansız. Yani belki bir karışıklık olmuştur."

Jimin inanmak istemiyordu. Ya doğruysa ya gerçekten hamileyse sadece bunu düşünmek istiyordu. Başına gelebilecekleri..babası..

Taehyung biraz daha kalmış sonra yarın tekrar hastaneye gitmek için geleceğini söylemişti.

Eve gidip araştırma yapmalı ve çözüm bulmalıydı. Her ihtimali düşünüyordu. En imkansızı bile.

___

Jimin yatağın kenarına oturmuş pencereden bakıyordu. Kararmış gökyüzü parlayan yıldızlar...

Binna

Bunlar sadece annesini hatırlatmıştı. Parlayan yıldıza odaklandı. Yanaklarından akan yaşa inat gülümsedi.

Hep böyle yapardı. Annesi öyle söylemişti. Az vakit geçirselerde dolu dolu yaşamıştı o anları. Bir saatin içine binlerce anı sığdırmıştı annesi.

O yıldızları çok severdi. Ayı daha çok severdi. Çünkü annesi ona Ay ışığım derdi. Ayın her evresini ona benzetir anlatırdı. Ay kolyesini vermişti annesi ölmeden önce. Babasından gizlemesini söylemişti. Duyarsa hatta görürse elinden alırdı. Ve kızardı. Çünkü annesinin adını bile söylemesi yasaktı. Bunun için annesine kendi bulduğu bir isim vermişti. Binna..

Bu bir sırdı.

Ağladığı zaman bu isim ile ağlardı. Yıldızlara bakıp bu isim ile konuşurdu.

Jimin hayal mayal olarak hatırladığı annesinin görüntüsünü düşünüp ağladı. Gökyüzüne bakıp konuştu ama fısıltıyla. Kimseler duymamalıydı.

Şşş...

Yatağına uzanmış ağlamaya devam ederken inanmak istedi. Elini karnına götürdü. Eğer doğruysa inanmak için hazırdı. Neden olmasındı?

                                  ***

Jungkook büyük kapının karşısında arabada oturuyordu. Her gün gelip belirli bir saat bekler dönerdi. Yine bugün bekliyordu.

Hızla gelen taksi dikkatini çekmişti. Bir şeyler oluyordu bunu anlamıştı. Pusuda beklemeyi seçti.

Biraz zaman geçtiğinde bir araba çıktı. İçinde Jimin'de vardı. Evet onu bu uzaklıktan fark etmişti.

Şimdi ise yakınına geliyordu. Yanından geçen araba ile bunu onayladı. Peşlerinden gitmeden önce korumalar geliyor mu diye kontrol etmeyi unutmadı. Gelen yoktu.

Takibinde olduğu arabayı fark ettirmeden takip etti. Parka gelmişlerdi. Uzaklaşmalarını beklemiş  ardından oda arabadan inmişti.

Ağacın altında oturmuşlardı. Fark edilmemek için ağacın yakınındaki seyyar satıcının tezgahına göz attı.

Tam duyamıyordu. Ama jimin ağlıyordu. Ve yanındaki kişi de. Bu iyice merak etmesine sebep olmuştu.

Yakınlaşmayı denedi ama bu fırsatı ona çarpan kişi yüzünden kaçırmıştı. Lanet olsun! Dikkat çekmek değildi amacı ama şimdi herkes onları izliyordu. Çarpan kişi özür dilemiş ayrılmıştı.

Ağacın altında oturan kimse yoktu artık. Ne çabuk gitmişlerdi? Fark mı edilmişti yoksa?

Arabanın olduğu yere geldi. Takip ettiği araba park yerinde değildi. Gitmişlerdi.

Jimin ile konuşmalıydı. Ona ulaşmalı ve başındaki beladan kurtulmalıydı.
Çünkü eski kız arkadaşının sevgilisi Park Seo Joon araba vergisi kaçakçılığı yaptığı bir müşterisiydi. Bunu kayıtları kontrol ederken görmüştü.

İki gün önce garajını Seo Joon'nun adamları basmış tehdit etmişlerdi. Bunu engellemek adına kardeşine yani jimin'e ulaşması gerekiyordu.

Bilmediği bir şey vardı oda jimin ile joon kardeş değil kuzenlerdi.

___

Jimin ağlayarak uyuyakaldığı sabah yine mide bulantısı ile uyanmıştı.

Mariah sesini duyup gelmişti. Jimin kendine yardım etmesi için izin vermişti. Yüzünü yıkamış kol kola odasına yürüyorlardı.

"Mama, mucizeler olabilir mi?"

Alışkındı çünkü jimin hep anlatmak isteyipte nasıl başlaması gerektiğini bilmediği zamanlarda sorular sorardı bir anda.

"Mucizeler olabilir."

Yatağına oturmuştu. Mariah ayakta bekliyordu. "Peki benim bir mucizem olabilir mi?"

Mariah duyduğu soru ile yirmi altı yıl geriye gitmişti. Bay Park aklına gelmişti.

"Mari söylesene dostum, benim bir mucizem olabilir mi?"

Jimin değişen yüz ifadeleriyle ayağa kalkmış bir kaç kez dadısına seslenmişti. Son çare olarak dokunmuştu.

Mariah kendisine dokunan bedene baktı. Ne zaman ayağa kalmıştı?
Neden öyle bakıyordu?

"Min bebeğim. Sanırım birazcık dinlenmeliyim. Özür dilerim. İzninle odama geçiyorum."

"Mama dinlen lütfen. Dikkat et."

Mariah kaçar gibi odadan çıktı. Aynı şeyler oluyordu. Bir kişiyi daha koruyamamıştı. Söz vermişti canı pahasına söz vermişti.

Girdiği odasında ağzını kapatarak hıçkıra hıçkıra ağladı. Sesini Bay Park duymamalıydı. Hatta kimse duymamalıydı.

Iseul Park

Hayatını kurtaran adam ve bir mucize dünyaya getiren adam..

Dostu..sırdaşı..

Jimin'e hamile olduğunu aynı kelimeler ile söylemişti. Karma mıydı bu tekrar başına gelen. Veya bir fırsat mıydı?

Jimin'i korumalıydı. Iseul gibi ölmemeliydi.

"Mucizeni koruyacağım. Onun mucizesini de koruyacağım."

Fısıltı eşliğinde söylediği sözleri kapıyı tıklamış ama cevap alamayan jimin duymuştu.

Sadece iyi olup olmadığını kontrol etmek için gelmişti. Ve böyle bir gerçek ile yüzleşeceğini hiç düşünmemişti.

Bad Romeo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin