Akıl,kalp devreye girene kadar kontrol eder hisleri..
Etrafını seyrediyor bazen sıkılıyor bazen bitmeyen seruma kızıyordu. Gözlerini her kapattığında adını bilmediği yabancı beliriyordu. Merak ediyordu. Adını neden sormamıştı o neden söylememişti.
Aradan geçen zamanda kolundaki serum çıkmıştı. Jimin o esnada uyuyordu.
Londra
Taehyung elindeki karta bakmış istediği önünden geçip alamadığı her şeyi almıştı. Hak etmişti.
Elleri poşetler ile dolu asansöre yürümüş eve çıkacaktı. Asansör açılmış kapının önüne gelmişti. Anahtarı cebinden çıkarıp kilitli kapıyı açtı.
Poşetleri kenara bıraktı. Evi gezecekti. Burası Jimin'in diğer eviydi. Pek kalmıyordu burada. Taehyung'a da burada kalması gerektiğini söylemişti. Diğer evine gelen giden okul arkadaşları oluyordu. Riskten kaçmak en doğru olanıydı.
Zil çaldı. Taehyung sessizce kapıya doğru yürüdü. Delikten kimin geldiğine baktı. Bu Jin'di. Nerden çıkmıştı bu adam?
Jin ısrarla zile basıp kapıya vuruyordu. Taehyung da açmıyordu.
"Chim, burada olduğunu biliyorum. Açar mısın?"
Taehyung daha çok panik yapmıştı. Kapıdan uzaklaşmış telefonunu arıyordu. Jimin'i aramalıydı.
Telefonu bulmuş ve aramıştı.
"Jimin.."
"Tae.."
Gözleri kapıda olan çocuk konuştu. "Jin burada. Kapıyı kırmak üzere yardım et." Sesini çok yüksek tutmadan konuşmuştu.
"Tae, sorun değil. Çünkü babam öğrendi."
"Siktir nee?" Biraz sesli tepki vermişti. Sinirlenmiş kendi ağzına vurmak için hamle yapınca koluyla bibloyu düşürdü.
Jin pes edip gitmek üzereyken içeriden gelen sesi duydu. Şimdi daha ısrarcıydı.
____
Jimin biraz daha iyiydi. Duş alıp kendine gelmişti. Babası ile konuşma vaktinin yaklaştığını da biliyordu. Artık korkmuyordu. Yanlış yaptığı bir şey yoktu sadece yaşıtları gibi olmak istemişti.
Yoongi odanın kapısını tıklayıp seslenmişti. "Jimin, babanla görüşmek için hazır mısın?"
Jimin diyordu çünkü küçüklüğünde abi kardeş gibi büyümüşlerdi.Jimin kapıyı açtı. "Hyung, bana kızgın mısın?"
Yoongi jimin'e sarıldı. "Başına bir şey gelmediğini için mutluyum. Ve minnettarım."
Saçlarını okşamış "Babanı bekletmeyelim." Demişti. Beraber konuşarak gittiler odaya.
Yoongi içeri girmeyip dışarıda bekleyecekti. Jimin odaya girdi.
İçinde korku vardı yok dese yalan olurdu."İyi misin oğlum?"
"Evet baba iyiyim."
Oturduğu sandalyeden kalktı. Jimin'e doğru yaklaştı. Hiç düşünmeden sarıldı. Oğlunun kokusunu içine çekti.
"Beni hayal kırıklığına uğrattın. Bir o kadarda korkuttun."
"Özür dilerim."
Jimin'in yanakları babasının avuçları içindeydi. Dolmuş gözleri ile babasına bakıyordu.
"Asıl ben özür dilemeliyim. Senin üzerine fazla geldim."
Jimin hiç duyamayacağı sözleri duyuyordu babasından. Ne olmuştu böyle? Bu Park Sung Woong muydu?
İkili konuşmayı halletmiş jimin için hazırlatılan odaya geçmişlerdi. Babası gelen telefonu cevaplamak için uzaklaşmıştı. Jimin ise kanepeye geçmiş oturuyordu.
"Jimin"
"Hyung sen misin?"
Etrafta kimse yoktu. Kanepenin arkasından çıkan bir Jungkook beklemiyordu. Bağırmak üzereydi ki jungkook ondan önce davranmıştı.
"Bağırma. Yakalanmak istemeyiz."
Elini çekti. Jimin ayağa kalkmıştı. Adını bilmediği adama baktı.
"Nasıl girdin içeri? Neden geldin?"
"Bunlar çok önemli değil. Önemli konu garajım babanın adamları tarafından aranmış tüm kamera kayıtlarımı almışlar. Ve arabadakini de.." bitirememişti.
"Benden ne istiyorsun?"
"Babanı oyalamanı kayıtları almalıyım. Bu ikimiz içinde önemli."
İçerden gelen ses ile jungkook saklandığı yere geri döndü. Jimin ise elinde pimi çekilmiş bomba taşıyor gibi telaşlanmıştı.
Bay Park içeri geldi. Jimin babasını görünce yanına gidip onu Jungkook'u göremeyeceği yere oturttu.
"Bir şeyler izleyelim mi baba ister misin?"
"Olabilir aç izleyelim."
Kumandayı eline aldı Jimin. Televizyon açıldı. Kanallar yerine başka bir şey açılmıştı. Bir dakika bu garaj..
Jungkook ve kendisi..Elinden kumanda düşmüştü. Gözleri anında dolmuştu.
"Baba ben.." diyebildi. Ağlıyordu konuşmak zordu. Babası kumandayı alıp kapattı ekranı.
"Sen.." Jimin'e vurmak üzereyken jungkook çıktı. Bay Park'ın elini tutmuştu.
"Ona vuramazsınız." Kararlı gözlerle ona bakan adama meydan okuyordu. Babası olsa bile vurmamalıydı. O küçük bir çocuk değildi.
"Sende buradaydın demek. Yoongi" adamlarına seslenmişti.
Kapı açılmış içeri yoongi ve birkaç kişi girmişti. Jungkook ve jimin aynı o günkü gibiydiler. Gözleri yaşlı Jungkook'un arkasına sığınmış..
Jungkook içeri girenlere bakmış jimin'i tamamen arkasına saklamıştı. "Kimse ama kimse yaklaşmasın!"
Sung Woong adamlarına başı ile geri çekilin işareti yapmıştı.
"Ne istiyorsun? Para mı?" Diye sordu.Jungkook gülümsedi. "Para..sizin için kolay öyle değil mi Bay Park. Hayır para için buraya gelmedim. Aksine garajımın hesabını sormak için geldim."
"Jeon Jungkook..garajın için buradasın demek. Peki oğlum ile olan bu video ne açıklayabilir misin?"
Jimin yabancının adını öğrenmişti. Jungkook..ne güzel bir isimdi öyle...
Kıyafetini tutuyordu. O sırada jungkook jimin'e bakmıştı. Ne demeliydi. Sarhoştuk sonra oldu bir şeyler mi diyecekti. Jimin ise kızarmış gözleriyle bakıyordu ona.
"Cevapsız kaldın. Sana inanmıyorum. Oğlumu kullanıp bana zarar vermeyi düşündün. Hatta para koparmayı?"
"Aklını kaçırmış olmalısın. O.."
Ne demeliydi. Ne kurtarırdı anı. Park sung woong bekliyordu.
"O benim sevgilim." Hiç düşünmeden dilinden dökülen kelimeler.
Jimin sığındığı bedenin arkasından çıkmak için hareket ettiği sırada duyduğu sözler ile yerine çivilendi.