Çözülen düğümler...
Bir hafta geçmiş duruşma zamanı gelmişti. Jungkook bu süre zarfında sadece Jimin'den gelen mektubu düşünmüştü. Kabul ettiği bebeği için ağlamış üzülmüştü.
Jimin bu arada beslenmesine dikkat etmiş sabah bulantılarını güzelce saklamayı başarmıştı. Düzenli yürüyüş yapıyor, babasıyla vakit geçiriyordu.
Taehyung geçen süre boyunca kendini toplamış tüm gerçeği anlatacaktı. En azından bildiği kadarını.
Jimin odasında yürüyüş için hazırlanmıştı. Yanına aldığı portakal suyuyla evden çıktı. Kulaklığını takıp müzik listesini açtı.
İki kilometre kadar yürümüş dinlenmek için bir banka oturdu. Hava biraz sıcaktı. Daha çabuk yorulmuştu bugün.
"Tae ne zaman geldin?"
"Seslenmiştim aslında kulaklık taktığını sonradan fark ettim."
"Müzik iyi geliyor."
"Seni götürmek istediğim bir yer var?"
"Babama haber verelim mi? Eve saatinde gitmezsem eğer telaşlanır."
"Yok olmaz. Çok uzun sürmez söz veriyorum."
Taehyung onu ikna etmeyi başarmıştı. Şimdi arabaya biniyorlardı. Bugün bu sırdan kurtulacak ve Bay Park'ın tehditlerine boğun eğmeyecekti.
Geldikleri yer bir mezarlıktı. Araba durunca Jimin etrafına bakıp ardından Taehyung'a bakmıştı. Onu neden buraya getirdiğini merak ediyordu.
Arabadan inmiş jimin'in kapısını açmıştı. Taehyung inmesi için ona elini uzattı. Elini tutmuş tereddüt etmeden arabadan çıkmıştı, koluna girdiği arkadaşıyla yol boyu yürüdüler.
Bir mezarın başına geldikleri zaman Taehyung ellerini kolundan aldı. "Geldik Jimin."Jimin üzerinde açmış beyaz çiçeklere baktı. Ardından yazan isme kaydı gözleri.