7

145 24 6
                                    

-7-
"Bir kez ayakları üstünde dikildi mi, olduğu yerde kalamaz insan."

-Yürümenin Felsefesi, Frederic Gros

Büyük Balo için sarayda misafir olan diğer krallık mensupları festivalin kalan iki günü boyunca da eğlenmeye devam etti, en güzel yemekleri yiyip, şarapları içtiler ve Gorg sarayının eşsiz manzarasıyla adeta yılın yorgunluğunu giderdiler. Bu kadar kalabalık bir topluluğa hizmet etmek saray görevlilerini her ne kadar yorsa da festival bittikten sonra dinlenecekleri için hiç sıkılmadan çalışmaya devam ettiler. Aynı zamanda Kraliçe Fiona'nın da onlarla birlikte canla başla koşuşturduğunu gördükleri içinde işlerine daha sıkı asıldılar ve kraliçelerini mahcup etmek istemediler.

Misafirlerin bazıları, Gorg diyarının dillere destan methini duyduğu için ülkeyi karış karış gezmeden memleketine dönmek istemedi. Geri döndüğünde ona ünlü Tahre Şelalesini, Glenn ormanlarını, tertemiz akan nehirleri, yüksek dağları ve çeşit çeşit bitki ve hayvanları görüp görmediğini soracak kişiler olacağı için görülmedik bir yer bırakmak istemiyorlardı. İki gün boyunca süren bu gezilerde hayranlık duymadan edememişlerdi çünkü Gorg diyarı adeta cennetten bir köşe gibiydi.

Misafirler arasında ünlü sanatçılarda yok değildi, onlar da bu manzaralar karşısında hayranlıklarını gizleyememiş ve sanatlarının en nadide eserleri sayılabilecek ürünlerini de burada icra etmişlerdi. Bu geziler sırasında şehirli ve köylü halkla karşılaşmışlar ve bu halkın ne kadar mutlu olduğunu, krallarına ne kadar sadık olduklarını gördüklerinde de bir kez daha bu ülkede doğup yaşamanın ne kadar büyük bir şans olduğunu düşünmüşlerdi.

Gerçekten de halk bu festivalde saraydan çok daha fazla eğlenmişti. Ancak festivalin bitmesiyle tatlı yorgunlukla işlerine dönmeye başlamışlardı. Festivalde yapılan yarışmaların kazananları ödülleri almak için koştura koştura sarayın kapısını çalmışlar, neredeyse on kişinin olduğu bu kafile bizzat kral tarafından ağırlanmış ve kese kese altınla tebrik edilip evlerine uğurlanmıştı.

Sarayda misafirlerin yavaş yavaş gitmesiyle eski haline dönmüş ve günlük işler kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı. Tüm misafirlerin gitmesiyle artık sadece izdivaç planları içinde olan Thanos Kraliçesi Jessica, oğlu Ronald ile kızı Laura kalmıştı.

Bir de neden kaldığını kimsenin anlamadığı Richard adlı tüccarın hâlâ odasını boşaltmaması hizmetçilerin gözünden kaçmamış ancak kendisi istemeden odasını boşaltmanın da saygısızlık olacağını düşündüklerinden onu kendi haline bırakmışlardı.

Kraliçe Fiona, festivalin yorgunluğunu daha üzerinden atmadan planlarına kaldığı yerden devam ediyordu. Ablası Jessica ve çocuklarını sarayda ağırlayıp hem kocasına hem de kızına emrivaki yapmak istiyordu. Aynı zamanda Alberta ile Ronald'ın vakit geçireceği güzel ortamlar hazırlayıp belki ona gerek kalmadan da bu izdivacın olabileceğini düşünüyordu.

Ablası Jessica'da onunla aynı fikirdeydi, iki krallığın kraliçesi olan iki kız kardeş krallıkların gücünü birleştirmeyi ve ömür boyu Gorg ve Thanos kardeşliğini yaşatmayı istiyorlardı. Ronald eğer Gorg Kralı olursa her daim Thanos ile müttefik halinde olacak ve bu iki krallık böylece birbirine destek olarak ayakta duracaklardı. Yani yaptıkları bu izdivaç planını bir de siyasi temele dayandırıyorlar ve kocaları olan kralların düşünemedikleri hamleleri kendilerinin düşünmesini de takdir ediyorlardı.

Elbette ki sadece kadınlar bu fikirde değildi, Ronald'da bu izdivaca aynı yönden bakıyordu. Her ne kadar Alberta güzel ve asil bir kız olsa da, onun uyanık ve ne kadar akıllı bir kız olduğunu da biliyordu. Bu yüzden evlilik gerçekleşene kadar ona hayran olmuş romantik bir genci oynamayı planlıyor, izdivaç gerçekleştikten sonra da Kral Harold'a artık yaşlandığını ve tahtından inmesi gerektiği konusunda baskı yapıp arzu ettiği konuma yükselmeyi planlıyordu.

KRALIN KIZLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin