8

118 23 16
                                    

-8-
"Herkes duyulmak istiyordu;
kimse dinlemek istemiyordu."

-Uyuyamayanlar, Adrian Barnes

Balonun üzerinden günler geçmişti ancak kahvaltı sofrasında Emilia hâlâ Artemis'e öldürücü bakışlarını atmaya devam ediyordu. Günler geçmesine rağmen kardeşinin onun tahtını yerinden ettiğini bir türlü kabullenemiyor, bu mağlubiyetinin sebebini Laura'nın onunla aynı elbiseyi giymesine bağlıyordu çünkü başka türlü Emilia'nın mağlup olmasına imkân yoktu. Ancak yine de diğer rakiplerinin kazanması yerine Artemis'in kazanması onun için çok daha katlanılabilir olmuştu.

Artemis, Emilia'nın bu bakışlarından ve tavırlarından rahatsız olduğu için baloda ona takılan tacı Emilia'ya vermeyi teklif etmişti ancak Emilia bunu kabul etmedi ve rahatsız edici bakışlarını Artemis'in üzerinden hiç kesmemeyi uygun buldu.

Sadece bakmakla yetinse Artemis yine de buna katlanabilirdi ancak Emilia ondan intikam alabilmek için türlü yollara başvurmuştu, Artemis'in sevdiği eşyalarını saklamış, yemeğine acı biber koymuş, yürürken ona çarpıp düşürmeye bile çalışmıştı. Hatta bir ara banyosunu yaptığı sırada kıyafetlerini bile kaçırmış onu saatlerce suyun içinde bekletmişti. Ancak günler geçmişti ki Emilia'nın öfkesi biraz daha yatışır gibi olmuş ve Artemis'i biraz olsun rahat bırakmıştı.

Emilia gerçekten de çok hırslı bir kızdı, istediği şeyi elde edemediğinde tamamen bambaşka bir insana dönüşürdü. Aslında Emilia çocukluğunda böyle değildi, herkesin çok sevdiği uslu bir kızdı. Ancak daha sonra herkes Emilia'nın şımarıklıklarına, hırslarına ve isteklerine boyun eğmek zorunda kalmıştı. İstediği şeyler hemen gerçekleşmediğinde oluşabilecek krizler yüzünden Kraliçe Fiona ve Bayan Daphe yıllardır temkinli davranıyor, onun üzerine titriyorlardı.

Emilia'yı değiştiren ve onu uslu bir kızdan şımarık bir kıza dönüştüren belirli bir olay yoktu. Yine de derinlere indiğimizde Emilia'nın bu şımarık görüntüsünün altında onaylanmaya ve ilgiye muhtaç küçük bir kız çocuğu olduğunu görmek pekâlâ mümkündü.

Emilia kardeşleri arasında en çok sorun çıkartan ve genelde hiçbir yeteneği olmayan bir kızdı bu yüzden de aslında her zaman kendini onlarla kıyaslayıp anne ve babasının onları daha çok sevdiğini düşünürdü.

Alberta gençliğinden beri okumaya meraklı ve oldukça da bilgiliydi, aldığı derslerin hepsini birincilikle bitirir, babası gibi şiirler yazardı. Emilia ise sürekli derslerden kaçmak için bahaneler bulur, ne tarihten ne matematikten anlardı. Kitap okumak veya şiir yazmak ona çok sıkıcı geliyordu bu yüzden ablası gibi babasının gözüne giremeyeceğini biliyordu.

Diana ise zaten doğuştan nahif, yardımsever, merhametli ve bir o kadar da sevecen bir kız olduğundan herkesin gözdesi oydu. Annesi, dadısı ve saraydaki diğer çalışanların hepsinin en çok sevdiği kişi hiç şüphesiz ki o olduğunu biliyordu. Aralarında çok az yaş farkı olmasına rağmen dadısının hep onun saçlarını daha güzel okşadığını, ona en güzel tokaları taktığını, onu daha çok sevdiğini düşünürdü.

Artemis'in ise zaten hiç doğmaması gerekirdi çünkü sarayın en küçük prensesi oyken ve babası da dâhil herkesin tüm ilgisi onun üzerindeyken Artemis en küçük prenses olarak onun yerini ele geçirmişti. Babasının sürekli onunla oynaması, onu en sevdiği atına bindirip saatlerce gezilere çıkarması Emilia'nın Artemis'ten babasını kıskanmasına sebep olmuştu.

Hiçbir zaman ne Alberta gibi bilgili ve yetenekli ne Diana gibi zarif ve merhametli ne de Artemis gibi güçlü ve cesur olabilecekti. Bu yüzden kardeşlerinin karakterleri ve yetenekleriyle elde ettikleri ilgi ve sevgiyi şımarık ve hırslı bir kız olarak kolay yoldan elde etmek istiyordu. 

KRALIN KIZLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin