Selam. Açıkçası işler pek umduğum gibi gitmiyor. Yani diğer askeri kurgu kitaplarından daha farklı olduğunu düşündüğüm bir kurgum vardı fakat okuyucu sayısının azlığını daha yeni olmaya veriyorum. Umarım bu bölümü beğenirsiniz.
Keyifli okumalar.
Sabah gözlerimi açtığımda odadakiler yine yoktu. Uzun bir süre olmuştu ama bizim için hayat böyleydi. Yataktan kalkıp işlerimi hallettim ve üzerimi giydim. Saçlarımı iki tarafımdan balık sırtı ördüm. Örgülerin uçları neredeyse kalçama geliyordu. Onları ensemde bir topuz yaparak topladım ve elime beremi aldım. Onlarca emek verdiğim borda beremi. Aynaya bakıp beremi taktığımda hazırdım. Odadan çıkıp hızla yemekhaneye inip kahvaltımı yaptım. Çok bişey yemeyi sevmezdim kahvaltı da ama mecbur yiyordum. Annem olsa yemiyorsun doğru düzgün diye kızardı buna eminim.
Arkama yaslandığımda bahçeden gelen sesler ile dışarı baktım. Bir grup er gelmişti. Serdar sinirle onlara bakıyordu. Yanıma gelen asker.
"Yüzbaşım bahçeye gelebilir misiniz?" Dedi. Hızla kalkıp ondan önce bahçeye çıktım. Albay bana bakıyordu. Bi tarafında Serdar ise ateş saçarak bakıyordu etrafa. Ne oluyor der gibi baktım. Anlamış olacak ki gelen erleri gösteriyordu.
Saniye susmuyorlardı. Şimdiden başım şişmişti. Albay varken bir şey diyemezdim. Yanınlarına gidip.
"Beni emretmişsiniz komutanım." Derin bir enfes aldı ve askerlere baktı. Ben bişey yapma gereksinimi hissedip konuşacağım sıra. Serdar
"Hooop bi sessiz olun. Kapatın çenenizi. Bir hafta yemek vermem görürsünüz gününüzü susun lan. Anaokulu mu burası." Dediğinde dünkü gibi kükremişti. Yüzüne baktım ve ufak bir gülümseme ile bunu sadece o anlardı. Fikret albay
"Çocuklar. Bu erler sizin hayrını görün. İki bölükler zaten tepe tepe kullanın hayrını görün. Acemi birliği malum." Bişey dememize kalmadan bırakıp gitmişti. Sinirle önüme dönüp derin bir nefes aldım.
"Resmen bize çocuk avutun dedi. Serdar duydun mu?" Dediğime karşı bana baktı
Adama Serdar dedin mal. Bakar tabi.
Dilimi kesmek istiyorum.sus sus iç ses. Devam ettim ve
"Yani yüzbaşım. Kusura bakmayın." Hafif dudağı kıvrılır gibi oldu ve güven verircesine göz kırptı.
"Sakin ol. Problem değil. Önce kendimizi tanıtacağız sonra zaten kolay akışına bırak." Kafa salladım ve önüme döndüm. Elimle önü gösterdiğimde geçti ve o gür sesiyle bağırdı.
"Yüzbaşı Serdar Çağlar. Hepinizin korkulu rüyası olacağıma eminim gençler. Daha fazla bir şey bilmenize gerek yok. Zaten 1 ayda göreceksiniz her haltı." Dedi ve geri çekildi. Öne geçmemle dengesiniz biri tüm laubaliliği ile
"Siz teğmensiniz sanırım güzel hanım. Merhaba ben Erkan." Yüzüne attığım bakış ile dikleştim ve
"Yüzbaşı Tomris Deren Akay. İlk önce sevgili Erkan. Teğmenler senin üstün evladım. Her gördüğün asker burada senin üstün. Bir kere daha gevezelik istemiyorum. Birinizden biri yaparsa bile hepiniz ceza alırsınız. Siz bir bütünsünüz burada bunu unutmayın." Serdar öfke ile çocuğa bakıyordu. Sonra yanıma gelip
"Unutmayın ki her ikimiz içinde kurallar geçerli. İkimizde iki bölükten sorumluyuz. Ayrıca yüzbaşınızın dediği her bir söz benim içinde geçerli. Şimdi birinci bölük benden tarafa ikinci bölük Tomris yüzbaşınızdan tarafa ayrılın. Koğuşunuza yerleşeceksiniz daha sonrasında ise size verilenleri giyip bahçeye çıkıyorsunuz." Ben ve Serdar önden yatakhanelere geçerken onlar peşimizden gürültü ile geliyorlardı. Çocuk gibilerdi. Başıma ağrı giriyordu artık dayanamayıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tan Vakti
Fanfiction"Benim benden başka kimsem yok, senin senden başka kimsen yok. Gel biz olalım? " Hayallerine giden yolda hayallerinden olunur mu hiç? Hem de bu kadar yakınken. Değişir mi bir insan bu kadar? Başkalaşır mı intikam hırsıyla? Ben Tomris Deren Akay...