Yüzük

352 18 0
                                    

Merhaba.

Pek fazla bu konuda bilgim olmasa da araştırarak ilerlemeye çalışıyorum. Dikkatinizi çeken ve düzeltmemi istediğiniz yerler olursa lütfen belirtin ki kendimi geliştirebileyim.

Kitabım hakkında yorumlarınızı bekliyor olacağım.

Keyifli okumalar.











"Canım kızım benim. Babasının bir tanesi gitmesen olur mu şu Ankara'ya? Bak bizim yanımızda oku babacım olmaz mı? Ne yaparız sensiz biz? Tadı çıkmıyor ki kuzum" dolmuştu gözleri babamın. Hemen yanaklarından öptüm ve

"Benimde hayatı öğrenmem gerek baba. Hem Türkiye'nin sayılı okullarından birine %100 burs kazandım. Bu imkanı tepmek istemiyorum lütfen."

"Annecim senden ayrı olmak istemiyoruz. Sende bizi anla lütfen!" Demişti.

"Söz veriyorum her fırsatta arayacağım. Her fırsatta geleceğim yanınıza" zorda olsa gün sonunda ikna olmuşlardı ama ikisi de huzursuzdu.

———————

Ağzımdan kaçan hıçkırık ile uyandım. Gözlerimi açtığımda herkesin uyuması işime gelmişti. Biraz daha içimi döktükten sonra tekrar kapatmadım gözlerimi. Çocuk gibi sessiz sakin ağlıyordum

Helikoptere bindiğimde herkes bana bakıyordu. Sanki yıllardır görmüyorlardı. Korktukları başına gelmemişti kimsenin. Onların korktukları belki de benim umudumdu.

Derin bir nefes alıp dışarıya baktım. Neredeyse gelmiştik. Öksürüp herkesin uyanmasını sağladım.

Faruk sürekli tip tip bana bakıp gülmemeye çalışıyordu. Bunun hesabını sonra sorardım. Şu an sırası değildi. İniş yaptığımızda Fikret albay bizi bekliyordu. Serdar bir adım önüme geçip

"Alabörü ve gökbörü timi. 2 yüzbaşı, 3 üsteğmen, 10 teğmen ile emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." Ciğerine sağlık be o nasıl ses. Yani yok böyle bir ses ciğerden gelmişti. Tüm karâgah bize bakmıştı. Yüzüne baktım sadece. Sonra Fikret albay

"Tomris?" Dediğinde

"Emret komutanım!" Dedim. Güldü ve

"Döneceğine emindim." Dedi. Başımla selam verirken götürülen piç kurularına gözüm ilişti. Elleri kelepçeli, gözleri bağlıydı. Bir an önce yanlarına gidip dediğim her bir cümleyi yapmayı istiyordum. Onlara baktığımı gören Serdar yüzbaşı omuzumu sıktı ve kulağıma yaklaşıp

"Biraz dinlen yüzbaşım. Daha sonra ilk fırsatta prosedürler halledilecek ve sorgusuna gireceğiz." Geri çekildiğinde yüzüne baktım. Daha çok gözlerine. Kahverengi gözlerine. Onun da bana baktığı gibiydi bakışım gözlerinin en derinine. Saniyelik sürse de gözleri hala gözümün önünde gibiydi.

Fikret albayın gitmesiyle geri döndüm ve

"Pazartesiye kadar izinlisiniz! Yine de çok uzaklaşmayın hiçbiriniz?" Dedim ve hızlı adımlarla içeri girdim. Peşim sıra tim geliyordu. Alabörü yani diğerleri kendi komutanlarının yanındaydı anlaşılan. Ben odaya girerken Faruk hızla girdi ve kendini yatağıma attı. Bana minnoş olmaya çalışarak bakıp

"Komutanların en mükemmeli. En güzeli. Tomris hatun." Yüzüne bakıp ifadesizce

"Dökül Faruk." Diyeceği şeyden korkar gibi bi hali vardı. Kesin bizi gördüğü için laf yapacaktı.

Ne ara biz oldunuz Tomris hanım.

Lafın gelişi o sus.

Yooo basbaya biz dedin.

Tan VaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin