Merhaba,
Hepinize keyifli okumalar bal böceklerim...
Huzur. Kelime anlamı gayet net aslında. İnsanın içinde duyumsadığı rahatlık duygusu, gönül rahatlığı, iç rahatlığı, baş dinçliği, rahatlık içinde bulunma durumu, dinginlik, çekişmesizlik.
Huzurun kelime anlamını çok net biliyordum. Nasıl hissettirdiğini yıllar öncesinde biliyordum ama yıllardır hissetmiyordum. Ta ki onu bulana kadar.
Huzuru ben kan bağıyla yıllarla oluşan bir şey sanıyordum. Öyle görmüştüm. Yıllardır birbirini seven tanıyan bir çiftin kızları olarak huzurlu bir yaşantıya dahil olduğum için var sanıyordum.
Yanılmışım. Huzur öyle çok emek isteyen uzun yıllar isteyen bir şey değildi. Olamazdı. Eğer öyleyse bu hissettiğim huzurdan başka bişey olmalıydı.
Serdar'ın kollarında huzurluydum. Güvendeydim. Kendimi en güvenli odaya kilitlemişim gibi hissettiriyordu beni kenetleyen kollar.
Huzur dolu bir kalpte yuva bulmuştum. Yuva kurmuştum. Kalbinin atışını duyup mutlu oluyordum. Kokusu beni sakinleştiriyordu. Varlığı beni başkalaştırıyordu. İyi biri olduğumu hissediyordum. Şanslı olduğumu hissediyordum.
Ruhumun bütünüyle huzuru bulmuştum. Yaşamım bir anlam bulmuştu. Huzuru tanımak için önce kaybetmen gerekir derdi babam. Ben çok şey kaybetmiştim. Yanılıyor olamazdım.
Ruhumun en derinlerine işleyen fısıltı ile fısıldadı taze kocam
"Seni çok seviyorum gözümün nuru." Kafamı göğsünden kaldırıp
"Seni çok seviyorum yüzbaşım." İkimizde gülüyorduk.
Gece yarısını geçene kadar sohbet etmiş, gülüp eğlenmiş, hatta oynamıştık bile. Hamdi ve Cahit abinin oynadığı daha doğrusu zorla oynadığı mezdeke sanırım bir ömür gözümün önünde olacaktı. Şimdi ise arabaya binmiş evimize doğru gidiyorduk. En önde biz arkamızda 10 araba sırayla konvoy şeklinde yoldaydık. Lojmanlara girdiğimizde hepsi de peşimizden girdiler.
Bahçede her biri ile sarılırken tekrar anladım onlardan ayrıldığımı. Yıllardır gece gündüz aile gibi her an birlikteydik ve şu an bu yaşadığımız çok tuhaftı. Zeynep ile sarılırken
"Bir problem olursa telefonum sesli de. Her şey gönlünce olur umarım." Gözlerimi kocaman açıp koluna vurdum ve yanından ayrıldım.
Binanın kapısını açtım ve el sallayarak içeri girdim. Peşimden ise sırtı yumruklanarak giren kocam ile. O kadar çok yumrukladılar ki öksürmeye başladı kocam. Ben ise hemen
"Hoop!" Dediğimde kime vurduklarını. Nasıl vurduklarını hatırlamışlardı. Ellerini çekip uzaklaşmaları bir oldu. Hatta kayboldular.
"Bu günün yarını var. Unutmayın ben yarın geliyorum askeriyeye." Serdar'ın sözleri soğuk bir rüzgar estirmişti. Kapıyı kapatıp elini belime koydu. Ona bakıp gülümserken birden kucağına aldı.
"Ya Serdar indir beni düşeceğiz yoksa. İndir hadi indir." Kıpırdanıp duruyordum kucağında
"Yavrum. Biraz daha kıpırdarsan düşeriz. Şimdi usluca dur." Sessizce kollarımı birbirine bağladım ve anı yaşamaya bıraktım kendimi. Kapıya geldiğimizde Serdar tek eliyle profesyonelce anahtarı cebinden çıkarıp kapıyı açtı. Tek eliyle kapıyı kapatıp anahtarı askıya astı sonra ayakkabılarını çıkarıp kibarca benim ayakkabılarımı çıkardı. Evet evet bunların hepsini ayakta beni tek eliyle tutarken yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tan Vakti
Fanfiction"Benim benden başka kimsem yok, senin senden başka kimsen yok. Gel biz olalım? " Hayallerine giden yolda hayallerinden olunur mu hiç? Hem de bu kadar yakınken. Değişir mi bir insan bu kadar? Başkalaşır mı intikam hırsıyla? Ben Tomris Deren Akay...