Merhabaa, çok geçe kalınmış bir bölüm oldu farkındayım ama inanın aşırı yoğun bir dönemden geçiyorum. Bir kaç bölüm daha gaza gelip yazıp hemen sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli yorum ve oylarınızı bekliyorum.
Hepimiz eğilirken bir yandan eğilin diye bağırıyorduk çünkü silah ile ateş ediliyordu. Belimizdeki silahlara sarıldığımızda bir çığlık duyuldu. Baktığımda bir genç kadının yaralandığını gördüm. Serdar
"Samet git yaralının durumuna bak." Dediğinde Samet soluğu kadının yanında aldı. Dört tarafı camla dolu mekanda sağlam cam kalmamıştı. Ufak tefek yara alan siviller vardı.
Her birimiz şarjörlerimizi bitirdiğimizde ümit yok gibiydi. Ama dedim ya yok gibiydi. Yok değildi.
Silah sesleri yaklaşıp arttığında hepimiz gülüyorduk. İstediğimiz destek gelmişti. Sesler kesildiğinde dışarıdan tanıdık sesler geliyordu. Kulak kesildiğinde pek de yabancı olmadığını anladım.
Serdar rehinelerin yaralarına bakmaya gittiğinde her bizim çatlak tayfa da Oğuz'un anlattığı hikayeye söylene söylene saldırganları kontrol ediyorlardı. Ben mi? Bense ilk atılan taşa sarılı kağıdı okuyordum.
Gözleri tekrardan timdekilere gezdirdim. Derin bir nefes alıp kağıdı cebime koydum. Mesaj netti. Kime olduğu ne istediği de. Tek sorun kim olduğuydu. Derin bir nefes alıp bir elimi belime diğerini kafama koydum saniyelik gözümü kapatıp açtım. Omuzuma dokunan elle irkildim ve hemen silahımı çektim. Tanıdık sesin sahibi gelmişti. Gelen hiçte görmek istediğim bir yüz değildi. Sinan'dı. Kıdemli üsteğmen Sinan Karatan ve kara timiydi. Alay edercesine bana baktı ve
"Tomris. Formdan düşmüşsün. Geldiğimi bile hissetmedin. Yazık. Ama seni gördüğüme sevindim." Gözlerimi devirip
"Sen gibi boş işlerle uğraşmıyorum Sinan. Hislerin karşılıksız bense seni gördüğüm için aşırı mutsuzum şu an." Koluma inen eline bakıp kolumu çektim ve silahımın emniyetini tekrar kapattım. Yanından ayrılıp Serdar'a doğru giderken arkamdan yüksek bir sesle
"Görmeyeli 5 sene oldu. Güzelleşmişsin. Gerçi hep güzeldin. Daha da güzel olmuşsun. Söylesene hala bi şansım yok mu? Hala mı istemiyorsun beni?" Serdar öfke ile burnundan solumuş ve gözlerini kapatıp sakin adımlarla yanıma geliyordu. Kahkaha attım ve
"Sinan. Sen hiç değişmemişsin hala aynı yüzsüzlük." İğrenerek yüzüne bakıyordum. Serdar yanıma gelip elini belime sardı ve kendine çekti. Saçlarıma öpücük kondurup
"Sevgilim. Tanışıyorsunuz sanırım arkadaşla." Deyip pür dikkat ateş püskürten gözlerle Sinan'a bakıyordu. Sinanın gözlerinden geçen şaşkınlık, öfke, hayal kırıklığı gibi duyguları tek tek görmüştüm. Bana bakıp Serdar'a döndü.
"Sinan ben. Kıdemli üsteğmen Sinan Karatan. Siz kimdiniz çıkramadım. Ayrıca şaşırdım. Tomris bir sevgili yaptı ve normal biri yani asker değil. Çok şaşkınım. Beni bile istemeyen kız. Çok komiksin Tomris " Serdar gülüp kendine uzatılan ele baktı ve
"Serdar ben. Yüzbaşı Serdar Çağlar. Tanımamana şaşırmadım çünkü görebileceğin görevlerde bulunmadım. Aksine ben seni gayet net çıkardım. Hımm neydi? Dur bak hatırladım. Şu Van görevini batıran Sinan Karatan. Sizi görevden çekip bizi yönlendirmişlerdi o zaman baya arkanızdan pislik temizlemiştik ekibimle. Sizin 3 haftanızı alan görev bizim 5 saatimizi almıştı. Sahi rütben düşürülmüştü dimi çok üzülmüştüm bak yazık olmuş. Baya gülmüştük. Bak hatırladım gülesim geldi yine." Deyip kahkaha attı. Ben gülen yüzüne baktım ve
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tan Vakti
Fanfiction"Benim benden başka kimsem yok, senin senden başka kimsen yok. Gel biz olalım? " Hayallerine giden yolda hayallerinden olunur mu hiç? Hem de bu kadar yakınken. Değişir mi bir insan bu kadar? Başkalaşır mı intikam hırsıyla? Ben Tomris Deren Akay...