Beyaz Sayfa

77 5 0
                                    

Merhaba,

Yine ben yine ben. Biraz geç kaldım ama değecek bir bölüm oldu.

Yazdığım iki bölümü beğenmeyip sildim ve tekrar yazdım umarım buna değmiş diyecek bir bölüm olur.

Keyifli okumalar.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Gözlerimi kapadığım o yer nasıl karanlıksa, gözlerimi açtığım yer o kadar aydınlıktı. Elimden baş ucuma uzanan serumun zımbırtıları ve o tuhaf kokudan anlamıştım ki hastanedeydim. Yan tarafımdaki suya uzanıp kendime getirdiğim an açılan gürültülü kapı ile zaten zar zor güç toplayan elim bardağı daha fazla tutamadı.

Düşmesi ile milyonlarca parçaya ayrılan bardağa bakarken binbaşı ayak ucuma oturmuş bana bakıyordu. Açıklama bekler gibiydi. Konuşmama gerek de yoktu aslında.

Mal mısın? Hem üstün hem de kocan o senin.

Aylardır kayıp olan iç sesim birden ortaya çıkmıştı. Kafamı falan mı vurdum diye düşünmeden edemedim doğrusu. Gözlerimi bana baktığına emin olduğum gözlüklerin altındaki gözlerinden çekip.

"Öyle içeri mi girilir binbaşım." Ayağa kalkmaya çalıştığım esnada elini bacağıma koydu. Hızla ayağımı çekip ateş eder misali yüzüne baktım.

"Bayıldın. Tansiyonun düşmüş. Orda olmasam kim bilir ne yapacaktın gece boyu acaba. Hiç bana öyle bakma. Bundan sonra yanında sürekli biri olacak. Ha bir de yemeklerini düzenli yiyeceksin." tek kelime etmezken hemşire gelip serumu çıkardı.

Çalan telefonumun melodisi odayı doldururken binbaşı arayanı bilir gibiydi. Ayağa kalkıp cama doğru yürüdü o sırada bende ayaklarımı yataktan sarkıttım.

"Bu gün sürekli seni sordular. Merak ediyorlar. Aç şu telefonu göreve giderlerken akılları sende kalmasın." Göreve gideceklerinden şu an haberim olsa da içimin yanan tarafı affedemiyordu.

"Binbaşım. Ben kendim ne yaptığımı biliyorum. Artık şuradan çıkabilir miyiz?" Kafasını yere eğip kaldırdı ve çantamı alıp kapıyı gösterdi. Elimdeki ceketi alıp tek hamlede omuzuma bıraktı. Hızla hastaneden çıkıp arabaya binince sakin bir nefes aldı.

"Önem. Bana binbaşım değil Tuğrul der misin? İnan askeriye dışında bu rütbeler beni boğuyor." Yüzüne baktım. O karşımızdaki duvara yansıyan araba ışıklarına bakıyordu.

"Evlendiğim adamın adını şimdi öğrenmem de bir şey. Eve gidebilir miyiz?" hareket ettirmediği arabayı kemerimi bağlamam ile tek hamlede çevirdi. ve hızla otoparktan çıktık.

"Saçların. Yakışmış." kafa sallayıp

"Teşekkür ederim. Ben en kısa sürede geri dönmek istiyorum." Dediklerim memnun etmiş olacak ki çarpıkça gülümsediğinin farkındaydım. Kafasını onaylar gibi salladı ve

Tan VaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin