Ölesiye Görev

188 11 0
                                    

Merhaba. Yeni bir bölümle karşınızdayım. Hadi bakalım yorumlarda buluşalım.

Parmaklar yıldıza lütfen. ❤️

Keyifli okumalar.

2 saat olmuştu ama gelen giden ziyaretler bitmiyordu. Görev adamı olan dörtlü hala başımda ızbandut gibi dikiliyorlardı. Serdar yoktu. Bir üzerini değiştirmek bu kadar mı zordu? Mıy mıy herif.

"Galiba Serdar yüzbaşım kaçtı?" Dediğinle elimin tersi ile Samet'e vurdum. Hamdi gülerek baktı ve aynı anda

"Kaçmaz benim komutanım." Dedi. Oğuzla ellerini vurup efekt verircesine ayırdılar. Oğuz sözde hasta ziyareti için getirdikleri koca salon bitkisinin yapraklarınla oynarken dışarıdan gelen adım sesleri ile kapıya baktım. Gelen çok şükür Serdar'dı.

Üzerine siyah eşofman ve siyah sweat giymişti. Kapıdan girdiğinde

"Hadi siz gidin bakalım. Cahit abi sizi arıyordu." Sonra gelip yatağımın yanına oturdu. Elimi tutarken Oğuz

"Komutanım. Siz şimdi anladığım kadarıyla birliktesiniz ya?" Dediğinde Serdar ölümcül bakışlarını attı ve

"Evet Oğuz. Dökülün. Ne karın ağrınız?" Hamdi sırıttı ve

"Ben bir kere de diyeceğim. Acısı az olur. Komutanım bence bunu herkesin bilmeye hakkı var. Hem askeriye herkes komutanımıza nasıl bakıyor malum." Derken benim delici bakışlarımda onu bulmuştu. Serdar

"Kim nasıl bakıyor lan? Oyar bilye diye oynarım o gözlerini. Benim için problem yok söylemenizde ama Tomris'in karar vermesi daha doğru olur." Serdar bir tık ürkütse de güldüm. Bütün bakışlar soru sorarcasına beni bulduğunda

"Olum ben hepinizin ciğerini biliyorum. Söylemeyin desem bir halt değişmeyecek. Kendi bildiğinizi okuyacaksınız. Ne bok yerseniz yiyin." Dediğimde zafer kazanmış gibi zıplayıp gittiler.

Serdar elimi tutuyor baş parmağı ile okşuyordu. Sürekli yüzüme bakıyordu.

" İyiyim Serdar. Sen böyle baktıkça kötü hissediyorum kendimi. Suçlu hissediyorum üzdüğüm için seni. Ayrıca çok sıkıldım burada yatmaktan." güzel bir kahkaha attı dediklerimle.

"Gel yürüyelim biraz o zaman ama bir dakika." önüme çöküp ayakkabılarımı giydirdi ve ceketimi eline aldı. Cebinden künyemi çıkardı ve boynuma taktı. daha sonra öbür cebinden yüzüğü çıkardı. Gözlerim parladı görmemle.

"Annem her an yanımda gibi hissediyorum bu yüzükle." deyiverdim. Gülerek odadan çıkarken o saçlarımı öpüp bir yandan da ceketimi giydiriyordu. Önünde çocuk gibi durdurup önümü kapatırken gözlerimden ayrılmamıştı gözleri. Bahçeye doğru çıktığımızda belimden kendine çekti sıkıca beni. Bir elimi beline bir elimi göğsüne koyup başımı omuzuna koydum.

Askeriyenin içinde olacak iş değildi bu. Biri görse ülkenin iki ayrı ucuna sürülürdük. Umurumuzda değildi tabi bu durum. Sanki böyle bir gerçek yok gibiydik.

Bahçeye çıktığımızda kafama bir öpücük kondurdu ve suskunluğu bozdu

"O gün öleceğim sandım. Senin kalbin durduğunda nefes alamadım sandım. O ameliyatta iki defa kalbinin durduğunu öğrendiğimde kötü bir kabusta sandım kendimi. Bana bir yaşam borçlusun güzelim. Benimle geçireceğin uzun bir yaşam" gülümsedim ve tüm yüzsüzlüğüm ile

"Bu bir teklif miydi ben mi yanlış anladım? Hem seni bırakmak gibi bir düşüncem planlarım arasında maalesef yok. Benden böyle çabuk kurtulamazsın." ikimizde gülüyorduk. Bana baktığını hissediyordum.

Tan VaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin