8. BÖLÜM: Değmesin Ellerimiz, Buluşmasın Bu Gözler

155 14 17
                                    

Bölüm şarkısı: Değmesin Ellerimiz -Model
Sen ona aşıksın -Model
Paralel bir evrende hâlen bulutlar üstünde olma olasılığımıza dair -Birileri

8. BÖLÜM: DEĞMESİN ELLERİMİZ, BULUŞMASIN BU GÖZLER

"Hoş geldin." dedi Korel sessizliğimizi bozarak. Boğazımı temizleyip oturuşumu dikleştirdim.

"Hoş bulduk."

"Nasılsın?"

"İyi olmaya çalışıyorum diyelim." diye yanıtladım sorusunu. "Sen nasılsın?"

"İyiyim." dedi gergin bir havayla. Başımı salladım sadece. Aramızda santimler olsa bile kilometrelerce fark varmış gibi hissediyordum. Eskiden yanında olduğumda karnıma kramplar girerdi heyecandan. Kelebek hissi denilen aşkın belirtisini iliklerime kadar hissederdim. En sıcak yer onun yanı olurdu. Koşulsuz şartsız kendimi güvende hissettiğim tek yerdi onun kolları ancak şimdi her şey farklıydı. Karnım heyecandan değil, gerginlikten ağrıyordu. İliklerime kadar üşüdüğümü hissediyordum ve güven duygusuna dair en ufak bir kırıntı bile yoktu içimde. Gözlerine baktığımda eridiğim adam değildi o artık. Bakışlarıyla beni üşüten adamdı. Değişmiştik. Ne zaman olmuştu bilmiyordum ama olmuştu işte. Artık Korel ve Kayla yoktu. Korel ile Kayla bitmişti ve biteli çok olmuştu.

"Kayla," diye söze girdi Korel. Bakışlarım ona döndü. "Ben..." Devamını getiremedi. Her ne diyecekse kelimeler sıraya girip çıkmadı iki dudağının arasından.

"Korel." diyerek sözü devraldım. "Neredeyse iki buçuk ay önce bir olay yaşadık. Kavga ettik, tartıştık. Kapıma kadar geldin. Sonrasında ise iki hafta sesin soluğun çıkmadı ve birden Deha'yla olan fotoğrafımı atarak benden hesap sordun. O günden beri iki ay geçti. Kendini affettirmek için uğraşacağını söylediğin, sözler verdiğin o günden beri çok uzun zaman geçti Korel."

"Evet," dedi gözlerini gözlerimden çekmediği sırada. "Aramadım, gelmedim, peşinden koşmadım."

"Neden evime geldin o zaman? Neden direkt bitirmek yerine sözler verdin bana?" Sıkıntıyla bir nefes alıp sırtını sandalyenin sırtına yasladı. Bir elini saçlarına atıp dağıttı umursamazca. Bu hareketini yalnızca stresli olduğu zamanlarda yapardı.

"Olmuyor, Kayla. Yürütemiyoruz." Kaşlarım havalandı. Derin'den önce gayet yürütebiliyorduk oysa.

"Derin mi sorun?" diye sordum sert bir tınıda. "Ondan sonra değiştin Korel. Bu kadarlık mıydı senin sevgin?"

"Yapamıyorum Kayla."

"Ne demek yapamıyorum ya?" Sesim yükseldi. Öfke yeniden damarlarımda can buldu. "İki yıldır yapıyordun da bir kız çıktı diye yapamıyor mu oldun yani? Bu kadar mısın sen? Bu kadar alçak bir adam mısın?"

"Sesini kıs Kayla." dedi dişlerinin arasından. Kaşlarım daha da çatıldı.

"Asıl sen benimle konuşurken üslubuna dikkat et." Onun da kaşları çatılırken ellerini masaya yasladı.

"Haftalardır, aylardır bana yalan söylüyorsun Kayla. Görüşemiyorduk, konuşamıyorduk. Sürekli hastanedeydin. Bana yalan söyledin!" Sustum. Diyeceklerinin devamını bekledim, o ise beni bekletmeden konuşmasına devam etti. "O hastaneye neden gidiyordun? O herifi görmek için mi?" Bahsettiği kişiyle birlikte öfkemin iyice arttığını hissettim. "Aylardır sen, sen değilsin! Bunun için beni suçlayamazsın!"

"Hastaydım Korel!" dedim sesimin yükselmesine engel olamayarak. Duraksadı, afalladı ama umursamadım. "Ben ölüyordum!" Bu cümleyi sesli dile getirmek içimde bir yerleri sızlattı. Gözlerim doldu yavaş yavaş ama susmadım, susamadım. "Ben ölüyorum! Sen ise kalkmış karşıma aylardır yanımda olup bana destek olan çocuk yüzünden hesap soruyorsun."

PAPATYA'DAN MEKTUP (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin