16. BÖLÜM: SENDEN ÖNCE SENDEN SONRA
Kayla'nın anlatımıyla...
"Kayla son bir kaşık." Deha bana çorba içirmeye başladığından beri dilinden düşürmediği o cümleyi yeniden duyduğumda çıldırmanın eşeğine gelmiş gibiydim.
"Ay Deha!" diye isyan ettim başımı bana uzattığı kaşığın ters tarafına çevirirken. "Sabahtan beri son kaşık deyip kandırıyorsun beni."
"Ama cidden son bir kaşık kaldı." Göz ucuyla ona baktım yeniden. Mavi ve yeşilin aynı anda ev sahipliği yaptığı gözlerini masumca kırpıştırdı. Bu görüntüye nasıl dayanırdım ben?
"Son ama." dedim gerçekliğinden emin olmak adına. Ciddiyetle başını salladı.
"Son." Dudaklarımı araladım. Deha ise beklemeden kaşığı ağzıma sokmuştu. Ardından kaşığı boş kasenin içine koyup kenara koydu. Ağzımdakini yutup rahatça arkama yaslandım. Gerçekten bitmişti.
"Çorba içerken yorulan bir insan daha var mıdır?" diye sordum kendi kendime. "Eğer yoksa dünyada bir ilk olarak tarihe geçiyorum." Deha'nın yüzündeki gülümsemesi kırıldı. Ben görmeyeyim diye her ne kadar kendini yeniden yükseltmeye çalışsa da olmamıştı. O buruk tebessümünü görmüştüm bir kere. Yorgunca başımı daha çok yasladım yastığa. Deha yanımda oturuyordu. Güzel gözleri izliyordu her ayrıntımı. Eli elimdeydi, diğer bir eli ise her zamanki yerini, saçlarımı bulmuştu. Saçlarım bana ait olmamasına rağmen o her dokunduğunda sarı saçlarıma dokunuyormuş gibi hissediyordum. Artık mavi ve yapay olan saçlarım onun dokunuşuyla canlanıyordu sanki. İşte bu kadar eşsiz bir adamdı Deha Araz.
"Yorulman normal bebeğim." dedi sessizce. Ses tonu bile vücudumun gevşemesine yeterdi. "İlaçlar ağır geliyor, vücudunun kaldıramaması normal. Bol bol dinlenmen gerekiyor." Derince iç çektim. Böyle olmaktan nefret ediyordum. Hastalığım açığa çıkmadan önce çok hareketli bir hayatım vardı. Yerinde durmak bilmeyen bir kızdım. Şimdi ise bu yatakta yatmak bana iyi gelmiyordu. Buna zorunda olmak ise ruhumdan bir şeyler götürüyor gibi hissediyordum. Eğlenmek benim ruhuma iyi geliyordu ancak şu anki durumum buna izin vermiyordu.
"Geçmeyecek, değil mi?" diye sordum kırık sesimle. Hayır, gözlerim dolmadı. Sadece içimdeki kırıklığa ve burukluğa engel olamadım. Sesime yansıdı.
"Bir şey söylemek zor." dedi Deha benim aksime dolan gözleriyle. "Ama her ne olursa olsun," Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Aramızda santimler kalmıştı şimdi. "Kötü de olsan iyi de olsan değişmeyecek tek şey, her zaman senin yanında olacağım gerçeği. Bunu sakın unutma." Yutkundum. Dudaklarım hafifçe yukarı kaldı. Boşta olan elimi yüzüne uzattım. Yanağına dokundum. Tüy kadar hafif hareketlerle, parmak uçlarımla okşadım tenini.
"Sana bunu yapmak adil gelmiyor." diye fısıldadım dudaklarına doğru. Gözlerim gözlerindeydi. "Öleceğimi bile bile seni kendime bağlamak... Seni yıkmak istemiyorum." Mavi-yeşil hareleri yaşla kaplandı oysa bir damla bile süzülmedi göz pınarlarından aşağı. Saçlarımdaki elini çekip yanağındaki elimin üzerine yerleştirdi. Her zaman yaptığı gibi başını hafifçe çevirip avucumun içine derin bir öpücük kondurdu.
"Sen beni yıkamazsın, Kayla. Ben ikimiz için de yaşarım. İkimiz için de hayallerimizi gerçekleştiririm. Yeter ki sen iyi ol, mutlu ol." Dayanamadı. Öleceğim gerçeğinin ağırlığı üzerine çöktü. Bir yaş süzüldü yanağına. Elimi ıslattı. Beklemeden sildim o ıslaklığı. O ağlamamalıydı.
"Yapmak istediğim çok şey vardı." Fısıltım dudaklarında son buldu. "Seninle yapmak istediğim çok şey vardı." Yutkundu. Adem elması yukarı doğru hareketlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA'DAN MEKTUP (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Ben gerçekten bir papatyaydım. Haklıydın. Papatyalar ölünce güzel kokarmış. Ben de artık güzel kokuyorum."