18. BÖLÜM: Bir İleri İki Geri

117 13 3
                                    

18. BÖLÜM: BİR İLERİ İKİ GERİ

Hayat beklenmedikti. Eylül ayından beri yaşadığım hiçbir şeyi beklemiyordum. Hiçbirinin geleceğini tahmin edememiştim. Kötülükler silsilesi gibi peşi sıra gelmişti hepsi. İpin ucu kaçmıştı ve ben kendimi bir uçurumdan aşağıya sürüklenirken bulmuştum. İyi anlarım olduğu kadar kötü anlarım da eşlik etmişlerdi bana. Hayatımın aşkı sandığım adam acımasızlığın ne olduğunu öğretmişti. Güven, yanlış kişiye duyulduğunda paramparça ediyordu kalbi. Bunu öğrenmiştim. Sonra o gelmişti, Deha Araz. Beni bambaşka bir dünyayla tanıştırmıştı. Gülümsemeyi yeniden öğretmişti. Bu zamana kadar ezbere bildiğim her şeyi bozmuş ve bana yeni bir bakış açısı sunmuştu hayata karşı. Düştüğümde nasıl kalkmam gerektiğini ondan öğrenmiştim.

Tüm bu olanlar celladımın nefesini ensemde hissettiğimde yer edinmeye başlamıştı hayatımda. Hastalığım kimin iyi, kimin kötü olduğunu bana çok net bir şekilde göstermişti. Utanmasam ona bir teşekkür borcum olduğunu söylerdim ama hayır, ona kızgındım. Her ne kadar Deha'yla tanışmama vesile olmuş olsa da onunla geçirebileceğim vaktimi kısıtlamıştı. Beni ondan koparacaktı ve o an beklemediğimizden de yakındı. Bunu hissedebiliyordum.

Şu an bir aradaydık. Herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme hâkimdi. Saat on ikiyi geçeli çok olmuştu. Bir sularında olmalıydık ama gördüğüm kadarıyla kimsenin uykusu yoktu. Bu gece Deha'nın gecesiydi. Arkadaşlarımızın yüzünde olan tebessümler de bundan dolayıydı. Birlikteydik, gülümsüyorduk. Daha ne bekleyebilirdik hayattan?

"Sen de yaşlandın be Deha'm. Yakında dede diyeceğiz sana." Erin'in hüzünle mırıldanmasına karşılık Deha abartarak göz verimişti.

"Aramızda bir yaş bile yok Erin. Bir ay sonra sen de yirmi iki oluyorsun."

"Ayrıca en küçüğümüz de sensin." diyerek araya girdi Karan. Alaylı tebessümü dudaklarındaydı. "Bu durumda grubun veledi sen oluyorsun."

"Kayla benden küçük." dedi Erin omuzlarını silkerek. Bu hâline gülümsedim. Küçük olmaktan gocunmuyordum. Hatta biliyordum ki ben hep yirmi kalacaktım.

"Küçük olmak güzel. İstediğin kadar yaramazlık yapabilir ve büyükleri şikayet edebilirsin." Erin düşünceli bir hâle büründüğünde Pamir'in bakışlarının hedefindeydim.

"Eşeğin aklına karpuz kabuğu soktun şu an." Milena da aynı şeyi düşünmüş olacak ki hızla Erin'e atılıp başını kendi göğsüne yasladı. Bir anne edasıyla saçını okşayıp gözlerini yumdu.

"Bir şey yok bir şey yok, yok bir şey..." Odadaki herkes gülerken Milena bize aldırmadan yeniden dudaklarını araladı. "Kayla hiçbir şey söylemedi."

"Kafam karıştı." Erin'in masum mırıldanmasını duyduğumda gülümsememe engel olamadım. Ne zaman bir arada olsak onların yanında her şeyi unutuyordum. Tüm sıkıntım, stresim, üzüntüm, endişelerim hepsi bir kutuya giriyor ve kilitleniyordu. Ne zaman ki yalnızdım, işte o zaman tüm düşüncelerim o kilitli kutudan çıkıyor ve beni derin derin düşünmeye itiyordu. Derince iç çektim. Umarım son anım da böyle mutlu, huzurlu olurdu.

"Haydi, hediye vermiyor muyuz?" dedi Milena ortaya atılarak. Erin hevesle kıpırdandı.

"Önce ben!" Yerinden kalkıp dolabıma doğru ilerledi. Kaşlarımı çatıp ne yaptığına baktığımda ise dolabımın içinden kocaman bir paket çıkarmıştı. Onu oraya ne zaman koymuştu? "En çok benim hediyemi beğenecek!" Heyecanla yanımıza doğru gelip hediye poşetini Deha'ya uzattığında Deha omuzumdaki kolunu çekti. Poşeti almadan Erin'e sıkıca sarıldı. İkisinin de yüzünde duygu dolu bir tebessüm yeşermişti.

PAPATYA'DAN MEKTUP (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin