Kış aylarındalardı.
Kar yağıyordu ve meseleye hafif bir rüzgar da karışınca çok huzurlu bir ortam oluşmuştu.
Remus ile Artemis içinse havanın önemi yoktu. Onlar huzuru bir-birlerinde bulmuşlardı.
Açık hava altındaki bitki serasında geziyorlardı. Artemis, karla kaplanmış çiçekleri eliyle temizlerken elini geri çekti.
"N'oldu?" Remus, merakla Artemis'e bakmıştı.
"Hiç, çiçek fazla soğuktu, donmuş sanırım." Artemis ellerini ovuşturuyordu. Remus'un tüm ısrarlarına rağmen şapka veya eldiven, hiç birini takmamıştı.
Kıştan zevk almak istediğini söylemişti, Remus ona sürekli soğuk havada hastalanacağından bahsetse de.
"Sözümü dinlemediğinde hep bir sorunla karşılaşıyorsun, tatlım," Artemis'in ellerini ellerine alıp nazikçe ovalamaya başladı, "ne zaman sözümü dinleyeceksin?"
"Bir düşüneyim..." Artemis, Remus'un ellerinin sıcaklığıyla mayışırken düşünüyormuş gibi davrandı, ardından sinsice gülümsedi, "Hiç bir zaman."
"Sevgilinle anlaşmak için ne güzel bir yol bu böyle," diye homurdandı Remus, şaka yaptığıysa barizdi. Evet, Artemis onu çoğu konuda hiç dinlemiyordu ama ortak kararlar almaları gerektiğinde bir-birlerini hep dinlerlerdi.
Artemis, Remus hala ellerini ısıtırken başını gökyüzüne çevirdi. Kar taneleri kipriklerine düştüğünde hızlıca gözlerini kırpmıştı, yüzünü aşağı çevirmişti.
Artemis'in soğukla olan minik mücadelesi Remus'a çok tatlı gelirken "Sanırım şimdi de yüzünü ısıtmalıyım," dedi melodik bir sesle. Artemis merakla ona bakıp "Ne yapacaksın?" diye sorsa da, bakışların bizzat dudaklarına kenetlendiğini görünce dudakları keyifle kıvrılmıştı.
Aynı keyif gözlerine de yansırken Remus, Artemis'in yüzünü kavradı elleriyle. Yüzü ellerine o kadar güzel uyuyordu ki, kumral oğlan ömür boyu bu yüzü tutmak istediğini düşündü.
Eğilip dudaklarını cadının soğuktan kızarmış dudaklarına bastırdığında omuzlarına tutunan eller, öpücüğünü daha da derinleştirmesine yol açtı.
Seranın kapısına yakınlardı ve Remus, gözucu etrafına baktığında bunu görünce Artemis'i kapıya yaslamış ve öpmeye devam etmişti.
Öpücükleri çok sakin ve tutkuluydu, sessiz ortamı tatlı sesleri bozuyordu ve ancak ciğerleri nefes almaya muhtaçken ayrıldılar.
"Bunu nasıl yapıyorsun?" diye fısıldadı Remus, hala dip-dibelerdi ve burnunu güzel cadının burnuna sürtüyordu.
"Seni mükemmel öptüğümden bahsediyorsan bilmiyorum," dedi Artemis alayla, "ilk öpücüğümü sen çalmıştın."
Remus keyifle güldü, "Hayır, onu demiyorum," elini yavaşça kaldırıp Artemis'in boynunu okşamaya başladığında kız keyifle gözlerini kapatmış, anın tadını çıkarıyordu. Bu, Remus'a okşanan bir kedinin memnuniyetini hatırlattı, "başımı döndürüyorsun, beni kendine inanılmaz derecede bağladın ve her gördüğümde daha fazla olabilirmişim gibi aşık oluyorum," dudaklarını Artemis'in saçlarına bastırdı, "aşktan ölesiye kaçan birini nasıl aşkın peşinden ölesiye koşturabiliyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can I Take Your Book? ☾︎R.J.L☽︎
Fanfiction☾︎Remus'un alıştığı klasik hayatı, Flourish Blotts kitab etkinliğinde bir kızla karşılaşması ile değişmişti.☽︎ Kitaptakı altı çizili cümleleri döne-döne okudu Remus. Büyük anlamlarla dolu olan bu cümleler Remus'a kızın ne yaşadığını defalarca düşünd...