Sabah oldukça keyifli uyanmıştı Artemis. Gününün mükemmel geçeceğini düşünerek kafasında minik planlar bile kurmuştu, bu planlara arkadaşları ile takılmak, Remus'la birlikte Dumbledore'un yanına gitmek ve sonrasında da kütüphanede ders çalışmak da dahildi.
Fakat Ortak Salon'a çıktığı anda tüm planları suya atılmıştı.
Neşeli bir şekilde şarkı mırıldanarak ilerlerken koluna sarılan elle arkasını dönmüş ve Evan'ı görmüştü.
"Günaydın-"
"Konuşacağız, hemen." Evan, Artemis'in kolunu sahiplenici bir şekilde tutup ilerlerken Regulus peşlerinden gitmek istese de, Artemis ona oturmasını işaret etmişti.
Şimdiden bile gerilmişti, Evan onu hiç bir şey söylemeden direkt çağırdıysa kesinlikle iyi bir şey olamazdı.
Zindan koridoruna çıktıklarında Artemise 30 yıl gibi gelen 30 dakikalık yürüyüş sonrasında eski bir sınıfın önüne geldiler. Evan, tahta kapıyı açıp ilk önce Artemis'i içeri soktu, ardından kendisi de içeri girerek kapıyı kapattı.
"Evan, ne olduğunu söyleyecek misin?" Ellerini göğsünde birleştirdi güzel cadı, "Bir açıklama bekliyorum."
Sarışın oğlan, ilerleyerek tam cadının önünde durduğunda ellerini cübbesinin cebine soktu ve iddiayla ona baktı, "Bence sen bir açıklama versen daha iyi olur, sevgilim," 'sevgilim' sözcüğünü bastırarak söylemiş ve Artemis'in sol elini kavramıştı sıkıca, "yüzüğün nerede?"
Artemis, dikkatsizliğine içten içe küfür etti. Yüzük cebindeydi ve takmayı unutmuştu!
"Cebimde," diye cevapladı bekletmemek için.
"Ama öyle olmaz ki, sevgilim, nişanlı bir kız yüzüğünü cebinde değil, elinde taşımalıdır." Elini izin bile almadan Artemis'in cübbesinin cebine attığında bileğini kavrayan narin parmaklara baktı ve güldü, "Ah, Artemis, parmaklarına kırmızı hiç yakışmaz, elini çek."
Artemis, elini çekmemek için uğraş verirken Evan çevik bir hareketle onun bileğini kavrayıp hafifçe döndürdü ve cadının dudaklarından dökülen inleme yüzünde bir sırıtış oluşturdu, "Tüh," eline oldukça küçük gelen parmakları okşadı, "kızarıklık hiç yakışmadı, bak, bileğin de öyle olmuş!"
Artemis, elini onun elinden kurtardıktan sonra bileğini hafifçe ovalarken Evan'ın elini cebine sokması hissettiği acıdan dolayı umrunda olmamıştı.
Evan, bir yüzük ve bir çokolata çıkardığında "Yanında çikolata da taşıyorsun, ha? İstesen ben verirdim," dedi, sesindeki alaycı ton Artemis'in midesini bulandırıyordu. Evan, çikolatayı açıp birini ağzına attığında güzel cadı itiraz ederek "Ona dokunma," dedi.
"Nedenmiş o?" Çikolatadan bir ısırık daha alıp güldü, "Yoksa pek değerli arkadaşın bulanık Lupin'in hediyesi mi?"
"O bir b-muggle doğumlu değil," hiddetle konuştu, "ayrıca kiminle konuştuğum seni ilgilendirmez."
"Ama safkan da değil, değil mi, sevgilim?" Evan, Artemis çikolatayı almaya çalışsa bile sınıfta gezinerek çikolatayı yemeye devam ediyordu, "Gryffindor sınıf başkanı, yüzü çiziklerle dolu, saçları yıllardır taranmıyormuş gibi görünen zavallı bir çocuk, sana yakışıyor mu?"
Artemis cevap vermedi, yerine ona sinirle bakıyor, gözleri alev-alev yanıyordu.
Elinde olsa onu bir kaşık suda boğardı.
"Cevap vermeyecek misin?" Evan'ın sakin sesinin yerini artık sinirli bir ses tonu alıyordu, "Yoksa binana ve adına asla yakışmayacak bir şekilde 'Gryffindor' binasının önünde öpüştüğün çocukla ilgili doğru olan şeyler hoşuna gitmedi mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can I Take Your Book? ☾︎R.J.L☽︎
Fanfic☾︎Remus'un alıştığı klasik hayatı, Flourish Blotts kitab etkinliğinde bir kızla karşılaşması ile değişmişti.☽︎ Kitaptakı altı çizili cümleleri döne-döne okudu Remus. Büyük anlamlarla dolu olan bu cümleler Remus'a kızın ne yaşadığını defalarca düşünd...