Akşam cezasından neredeyse 1 hafta geçmişti.
Artemis uykulu bir şekilde uyandığında saat 8:29'du.
Kahvaltıya geç kalıyor olduğunu farkedince hızla yerinden fırlayıp saçlarını taramaya başladı, bir yandan da oda arkadaşlarının neden onu çağırmadığını sorguluyordu.
Bu düşüncenin çok yersiz olduğu kanaatine varıp giyinmeye başladı. Odayı kendisi dışında 3 kişiyle: Pandora Rosier, Amalda Yaxley ve Chiara Rosmerta ile paylaşıyordu. Onlarla da pek muhattap olmazdı, konuşmaları genellikle "Günaydın" ve "İyi geceler" gibi kalıplaşmış sözcüklerden ibaretti.
Cübbesini de giyindikten sonra çekmecesini açtı asasını almak için.
Alyansını gördüğünde sıkıntıyla iç çekip onu da aldı ve taktı.
Aklına dün fiyaskoya uğramış plan geldi. Bunun detaylarını konuşmamışlardı ve Artemis konuşmak isteyeceğini sanmıyordu bile.
Onlara kızgın değildi, asla kızgın olmazdı, yine de planın iptal olması, bu saçmalığı daha fazla sürdürmesi gerektiği anlamına geliyordu. Bu da beraberinde şüpheler getiriyordu: Ya Dumbledore ile konuşmak için aceleci davranmışsa?
Bu fikri de başından atmayı seçti, nihayetinde devamını planlayacaktı.
Remus ise ondan farklı olarak uyumamıştı gece boyunca.
Akşam Dolunay vardı ve çok yorgundu. Bu yorgunluk 1 hafta boyunca kendini gösterse de, yaklaştığında daha fazla yorgun oluyordu, hatta bazen kıpırdamayacak hale geldiği bile oluyordu.
Arkadaşları onun bir süre daha revirde kalması için uğraşsalar da inatçı oğlan bunu kesinlikle kabul etmeyerek Büyük Salon'a kahvaltıya inmişti.
Diğerleri bunu azdan çoktan tahmin etse de asla kendi diliyle söylemiyordu: Artemis'i görmek için inmişti kahvaltıya.
Ve cadıyı masanın her yerine baksa bile görememişti.
James'in tabağına koyduğu omleti geri itip başını kollarının üstüne koydu.
Bir kaç dakika uyuklarken rüyasında Artemis'in güzel çehresini görüyordu. Cadı kendisine doğru gülerek ilerliyor, ona sıkıca sarılıyor, sohbet ediyordu.
Başını buladı.
Artemis'e 6 ayda çok fazla bağlanmıştı ve daha 1 buçuk aydır tanışmalarına rağmen kendisinin büyük bir parçası haline getirmişti.
Ama umut ışığını kendisi kapatıyordu.
Bunu her Dolunay dönemi hatırlamak onun için kötüydü, yine de gerçeklerden kaçamazdı. Artemis'e zarar verebilirdi ve eğer böyle bir şey olursa kendini asla affetmezdi.
"Hey, seninki geliyor," Sirius, Remus'u dürtüp kapıyı gösterdi, "günün şimdi aydı sanırım."
Remus, gözlerini ovalayıp gülümseyerek cadıya baktı. Yürüyüşü, yürürken ellerinin duruş biçimi, cübbesinin sallanışı bile onun için çok özel detaylardı.
Artemis, masaya vardığında boş yerin Evan'ın yanında olduğunu görünce esnedi. Artık uykusunu daha fazla getirecek bir nedene sahipti.
Yerine oturduğunda beline sıkıca sarılan el ve yanağına kondurulan öpücükle duraksadı.
Aklına Remus gelmişti.
Olayı fazla abarttığını bile düşünmeye başlamıştı fakat elinde değildi. Remus'u çok özlüyordu, ona karşı büyük bir çekim hissetmeye başlamıştı ve bunu durduramıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can I Take Your Book? ☾︎R.J.L☽︎
Fanfic☾︎Remus'un alıştığı klasik hayatı, Flourish Blotts kitab etkinliğinde bir kızla karşılaşması ile değişmişti.☽︎ Kitaptakı altı çizili cümleleri döne-döne okudu Remus. Büyük anlamlarla dolu olan bu cümleler Remus'a kızın ne yaşadığını defalarca düşünd...