Hogwarts'ın son haftası çok durgun geçiyordu. Derslerin çoğu bitse de, beşinci sınıfların sınavları daha yeni bitmek üzereydi ve bunun ardından son iki gün ve üç aylık büyük serüven başlayacaktı.
Havanın sıcaklığından şikayet etmekten sıkılan Remus, saçlarını karıştırdıktan sonra elindeki kitabı çantasına attı. Bir kaç tur daha kapının önünde tur attıktan sonra içerideki büyük saatin çınlaması ile hızla kenara çekildi.
Artemis, son sınavı olan Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınavındaydı ve şimdi bitmişti. Diğer sınavlarda yaptığı gibi bu sınavda da onu bekliyordu Remus. Sevgilisinin yüzündeki kurtuluş gülümsemesini görmek onu neşelendiriyordu.
Öğrenciler sırayla dışarı çıkmaya başladığında beyaz teni ve simsiyah parlak saçlarıyla derhal tanımıştı onu. Üniformasının iki düğmesini açık bırakarak kravatı azca gevşetilmişti, asasını parmakları arasında döndürürken yüzünü ovalıyordu bir yandan da.
Artemis, Remus'u görünce gülümseyip yavaşça kenara çekildi. Öğrenciler, onun bu sıyrılışını pek farketmeseler de, Regulus gözucu onlara bakıp göz kırpmış ve zindanlara doğru ilerlemeye devam etmişti.
Gryffindor kalabalığının arasına karışarak kendilerini Slytherin binasından gizlediler.
"Yorgun görünüyorsun." Remus, ilgiyle Artemis'i izliyordu.
"Ruh emiciyi alt edemeyecektim neredeyse," göz devirdi, "bu konunun müfredata neden dahil edildiğini anlamıyorum, biri neredeyse öpülecekti."
"Ruh emicileri alt etmek için gerçekten çok mutlu olduğun bir anıyı düşünmen gerekiyor," dalgınlıkla konuşuyordu Lupin, "maalesef bazıları bunun hangi anısı olduğuna karar veremiyor. Sahi, sen ne düşündün?"
"Bilmiyorum." Sorusu, Remus'un kafasını fazlasıyla karıştırsa da, Artemis bir süre sessizliğe gömüldü.
Bir çok şey düşünmeyi denemişti. Ailesiyle olan anılarını, Regulus'la arkadaşlık edişini, Lysandre ile tanışmasını, Çapulcularla konuşmaya başladığı dönemleri... Remus'la sevgili oluşunu...
Fakat becerememişti hiç birinde.
Ancak son anda aklına gelen şeyle kurtulabilmişti ruh emiciden. "Bir anı değildi," diye sessizliği böldü, "bir ilüzyondu, ya da geleceğe dair bir hayalimdi, pek anlayamadım."
"İlüzyon mu?" Remus şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, "İlüzyonlarla ruh emiciyi defedemezsin."
"Ama yaşadığım bir anı değildi! Yıkılmış bir yer görüyordum, büyük bir eve benziyordu. Alevler içindeydi. Birden bire nasıl belirdiğini anlamadım ama o mutluluğu iliklerime kadar hissettim."
"Yanan bir ev... Belki de içinde gizlediğin her hangi bir histen kurtulmanı temsil ediyordur, bir sembol de olabilir."
"Bunları düşünmeyelim, sonuçta sınavdan geçtim." Yavaşça gülümsedi, "Geriye kalan tek şey meslek seçimimdi. Onu da bakanlık işine yönlendirmeyi düşünüyorum."
"Ailen buna ne diyor peki?" Sonunda bahçeye çıktıklarında ve etraf sessizleştiğinde, Remus konuyu daha da derinleştirmeye karar verdi.
"Senelerdir bakanlıkta çalıştıkları için benim de o alana yönelmeme pek laf edeceklerini düşünmüyorum. Aslında soyumuzdaki kadınlar genelde şifa alanını seçerdi ama ben bir farklılık yapmak istedim."
"Nasıl yani," Remus, merakla genç cadıya baktı, "düşünmüyorum derken? Onlara haber vermedin mi?"
Artemis omuz silkti, "Verme gereği duymadım. Bu sıralar yazdığım mektuplara cevap vermiyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can I Take Your Book? ☾︎R.J.L☽︎
Фанфик☾︎Remus'un alıştığı klasik hayatı, Flourish Blotts kitab etkinliğinde bir kızla karşılaşması ile değişmişti.☽︎ Kitaptakı altı çizili cümleleri döne-döne okudu Remus. Büyük anlamlarla dolu olan bu cümleler Remus'a kızın ne yaşadığını defalarca düşünd...