Remus, gözlerini revirde açtığında James'ten duyduğu şeylerle deliye dönmüştü.
Sirius ise neye uğradığına şaşırmıştı: Bir yandan Lysandre, diğer yandan Remus onu azarlıyordu.
"Seni aptal sersem! Ya zarar görseydi? Remus kendini asla affetmezdi bunu biliyorsun değil mi?"
"Bu hiç komik değil, Sirius, diyelim ki Artemis değil Severus gelseydi, bir insanın yaralanması senin için çok mu komik?"
"Tamam, anladım ya!" Sirius, saçlarını karıştırıp Remus'un yanındaki sandalyeye oturdu, "En azından ölmediler..." Gülmek isterken ona dikilen yeşil ve siyah gözleri görünce ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı. Ölmeye niyeti yoktu.
"Artemis nerede?" Revire göz gezdiren Remus her zerresine aşina olduğu kızı göremedi.
"Gece getirdim onu, seninle aynı yerde kalacağı için Rosier çılgına döndü ve yaralarına pansuman yapılınca yatakhanesine götürdü onu," James cevap verdi.
Ama Remus'un içi rahat etmiyordu, etmezdi.
Ondan belki de hayatının sonuna kadar saklamak istediği gerçeği yüze çıkmıştı ve Remus ne yapacağını bilmiyordu. Üstelik gerçeğin ortaya çıkmasıyla kalmamış bir de kızı yaralamıştı, bu yükle nasıl yaşayacağını bilmiyordu.
Yatağa tekrar uzanıp gözlerini kapattı, "Rosier onu benimle aynı ortamda bulundurmamakta haklı," dedi, "bakın, onun için bir tehlikeyim, tam teşekküllü bir canavara dönüşüyorum ve kimin kim olduğunu bile ayırt edemiyorum ben! Onu öldürebilirdim!"
"Sahi," dedi Lily, "nasıl oldu da sıyrıklarla kurtuldu ki? Yani ölmeliydi demiyorum yine de şaşırtıcı."
"Zambağım haklı, Aylak, biz geldiğimizde ondan kenara çekilmiştin, o ise yarı baygındı."
Remus hatırlamaya çalıştı.
Akli dengesi o durumlarda yerinde olmasa da sabahı bazı şeyleri hatırlayabiliyordu.
Aklına kesik şeyler geliyordu: Artemis'in onu görmesi, adını mırıldanması...
Birden "Kokusunu aldım," dedi yerinde doğrularak, beli acımıştı ama heyecandan umrunda bile olmadı, "nasıl oldu bilmiyorum ama kokusunu aldım."
"Tuhaf," Lily ile Lysandre bir-birlerine baktılar, "o durumda bile kokusunu tanıman... Garip değil mi?"
"Bilmiyorum," Remus bunu sonra araştırmayı seçti.
"Adam aşkından geberiyor desenize!" James, Remus'un kolunu çimdiklediğinde Sirius ellerini çırptı ve "İnsanın aşktan gözü kör olur ne düşündüğünü bilmez diye okumuştum, Remus aksini yapıyor!"
"Hey, kesin sesinizi!" Kumral oğlan, yüzünün kızardığını hissedebiliyordu, "Yoksa binamızdan 32 puan keserim!"
"32'yi ikiye bölünce kaç eder?" Sirius'un sorusuna karşı James düşünüyormuş gibi yaptı ve cevap verdi, "16."
"Artemis kaç yaşında? 16!" İkisi kahkaha atarken Remus yerin dibine girmekle iki dangalağı boğmak arasında gidip-geliyordu.
Revirin kapısı aralandığında 6 kişinin de bakışı kapıya döndü.
Omuzlarını azca geçen dalgalı siyah saçlar, siyah gözler, beyaz bir ten ve hepsini kendinde birleştiren güzelliklerle çerçevelenmiş mükemmel bir vücut.
"Artemis!" Lysandre heyecan ve mutlulukla arkadaşının üstüne koşup ona sarıldı. Sarılışını sımsıkı bir karşılıkla alırken gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can I Take Your Book? ☾︎R.J.L☽︎
Fanfiction☾︎Remus'un alıştığı klasik hayatı, Flourish Blotts kitab etkinliğinde bir kızla karşılaşması ile değişmişti.☽︎ Kitaptakı altı çizili cümleleri döne-döne okudu Remus. Büyük anlamlarla dolu olan bu cümleler Remus'a kızın ne yaşadığını defalarca düşünd...