"İstifa ediyorum."
Ben bunu dediğimde beklediğim tepki, hayır yapamazsın veya buna izin veremem demesi değildi. Hatta aksine, peki defol demesi daha olasıydı. Ancak söz konusu olan benim patronumdu, o her zaman beni en çok şaşırtacak şeyi bulurdu.
"Hayır?"
"Ne?"
"Yapamazsın."
Başımı kafam karışmış bir şekilde eğerek, "Nasıl yapamam? Daha dün beni kovdun."
"Buna izin veremem." dedi başını iki yana sallayarak.
"Neden? Benden nefret ediyorsun." Hemen düzelttim. "Ki bunda sonuna kadar haklısın. Dün beni kovduğunda biraz mantıksız davrandım, seni tehdit ettim ama bunu artık yapmayacağım."
"Yapamazsın dedim, konu kapandı."
Masasına geçti ve koltuğuna çuval gibi yığıldı. Tabletini açıp bir şeyler yaparken gözlerinin içini görmek için ona yaklaştım.
"Neden yapamam?"
Dora'nın gözleri önce tablette daldı ama kısa süreli bir şeydi. Hemen kendine geldi, "Yeni oyunumuzu sürmeye sadece üç gün kaldı. Önümdeki takvime göre katılmam gereken birçok davet var ve hepsinde açık bir hedef olacağım. Beni korumak zorundasın."
"Dün beni kovdun." dedim yine. Gerçekten dünden bugüne ne değişmiş olabilirdi? Dün dediklerini yemiş olsaydım ve gitseydim ne yapacaktı?
"Dün dünde kaldı. Bir anlık sinirle söylenilen ve yapılan şeyler artık bitti."
"Ama haklıydınız, yapmanız gerekeni yaptınız ben sizi resmen..." Öptüm demeye dilim varmamıştı.
"Umrumda bile değil." dediğinde küçük dilimi yutacaktım.
"Ne?"
"Seni arkadaşım sandım ve sen bana ihanet ettin. Yani?" Elleri klavyede deli gibi gezindi. "Bunu ilk yapan kişi değilsin ve sonda olmayacaksın."
"Ne?" dedim yine.
"Sen benim arkadaşım değilsin Caner. Sen benim korumamsın. Bu gerçeği unutup ayrıca aramızdaki iş etiğini de yok sayıp seni bir saçmalığın içine sürükledim. Ninemi kandırmaya falan çalıştım. Çocukça bir oyundu ama bitti. Artık profesyonelliğimizi koruyabilir ve eskisi gibi olabiliriz. Senin de dediğin gibi olgun insanlar olmalıyız."
Ağzım açık ona bakakaldım ama o bana bakmadan devam ediyordu. Çok yoğun olmalıydı.
"Ninenize söylediniz mi?" dedim boğazımda bir yumruyla.
"Tanrım, asla." diye inledi. "Ona bunu söylesem beni asla affetmez. Senden de söylememeni rica edeceğim."
"Bitti demekle ne kast ettiniz peki?" dedim şaşalayarak.
"Ona seninle ayrıldığımızı, ilişkimizi yürütemediğimizi söyledim elbette. Benim aşk acısı çektiğimi düşündüğü için gidene kadar randevulara ara verir diye düşünüyorum." Bilgisayarını kapatıp saatine baktı. Ardından gözleri benimkileri buldu. Benim şaşkınlığım onu bir nebze etkilemeden;
"Gidelim mi?"
Henüz güneşi görebiliyordum. Bunu ona söylemeliydim ama aklımda başka sorular vardı. Neden işten erken çıktığından daha mühim sorular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake it til feel it [boyxboy]
Любовные романыKoskocaman bir şirketi yönetsen de bazen hayat istediğin gibi gitmezdi. Başı dertte olan patronuma akıl vereyim derken kendimi onun düzenlediği bir oyunun içinde bulmak hiç hoş değildi. Her sabah imdat çığlıkları atarak gittiğim işe, artık yalnızca...