O kadar utanıyordum ki merdivenleri çıkarken neredeyse yere çöküp ağlayacaktım. Başım yere eğilmiş, fayansları ezberleyen beynim tamamen donmuştu. Aslında donmamıştı. Fazla soru yüklenmesinden kısa devre yapmıştı.
Ne zamandır orada dikiliyordu? Ne kadarını duymuştu? Ne düşünüyordu? Şimdi ne olacaktı?
Arkamda beni usul usul takip eden Dora Bey ise hiçbir şey demese de rahatsızlığım katlanarak artıyordu.
Evin aralık kapısını tamamen açıp önce onu buyur ettim. O an Gizem'le kavga esnasında fark edemesem de üzerinde mavi renkte sportif bir tişört ve beyaz iş gömleklerinden birisiyle kot pantolon olduğunu şimdi görüyordum.
Onu ilk kez takım elbisesi dışında bir kıyafetle görmek soğuk duş etkisi yaptı. Daha önce iş kıyafetinin önünde pembe mutfak önlüğü görmüştüm ama bu çok başka bir mevzuydu.
Beraber, kapının hemen ardından açıklıkta duran salona geçtiğimizde kafasını çevirdi. Etrafı inceledi. Gözlerinden ne düşündüğünü anlayamasam da salonumun ortasında dikilmesi dahi tüylerimi diken diken etti.
Koltuğu gösterdim. "Buyurun?"
Sözümü dinleyerek koltuğa oturdu. Elleri dizlerinin üzerine kapandı. Hemen az ötede köşe kısma oturmadan önce;
"Ne ikram edeyim?" dedim.
Başını iki yana sallayarak cevapladı.
Neden konuşmuyorsun? Yoksa o kadar mı şoksun? Özür dilemeli miyim? Özür dilersem konuyu açmış olurum ama?
Amaan neyse.
"Daha demin yaşanılanlar için kusura bakmayın. Gizem biraz alıngan bu günlerde."
Yeşilin tatlı bir tonundaki gözleri benimkileri arşınladı. Yüzünde yine stabil bir ifade olduğu için ne düşündüğünü anlayamadım.
"Neden?"
"Gey numarası çevireceğimi söyleyince biraz gerildik."
"Sevgilinin anlayışlı olduğunu sanıyordum?"
Doğru ya, bir keresinde ona böyle demiştim. Sevgilimle övünmüştüm yalandan.
"Evet ama bu, gay numarası durumu onun kaldırabileceği bir yük değildi." diye cevapladım Dora Bey'i.
"Anladım." Başını eğip halımın desenlerini ayağıyla okşadı. Utangaç duruşu beni bitirdi.
Söylemek istedikleri olduğu gün gibi açıktı.
"Lütfen çekinmeyin." dedim ama o da benimle beraber aynı anda;
"Benden mi hoşlanıyorsun?"
O kadar gergin bir tavırla söylemesini beklemediğim için öksürmeye başladım. Tanrı aşkına, adam benim patronumdu ve sorduğu soruya bak!
Gizem hepsi senin yüzünden!
Ellerimi havada sallayarak onu reddettim. "Hayır, hayır asla!" Saygıyla önünde eğilip ufak bir özür diledim. Ağzımın içinde kelimeler yuvarlanıp bir bütün oluşturamadılar bile. Utancımdan koşu bandına kafamın üstünde çıkmak, box eldivenlerimi takıp kendi hayalarımı tekmelemek ve daha nice işkenceleri kendi üzerimde fütursuzca denemek istiyordum.
"Efendim, bunların hepsi Gizem'in hüsnükuruntuları. Lütfen kulak asmayın." diyebilmeyi başardım sonunda. Hem de kekelemeden veya sesim kırılmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake it til feel it [boyxboy]
RomanceKoskocaman bir şirketi yönetsen de bazen hayat istediğin gibi gitmezdi. Başı dertte olan patronuma akıl vereyim derken kendimi onun düzenlediği bir oyunun içinde bulmak hiç hoş değildi. Her sabah imdat çığlıkları atarak gittiğim işe, artık yalnızca...