Asım Dora Demirhan
Saat dörtte kalkardım.
Egzersizlerimi, sabah duşumu ve sabah bakımımı yapardım. Dolabımda günü gününe hazırlanmış kıyafetlerden o günkü kıyafeti giyinirdim.
Saat altı olurdu ve o zamana kadar günümü planlamakla uğraşırken bazen kendime kahvemi yapar, bazense korumama mesaj atardım.
Altıyı beş geçe evimin önünde olurdu.
Eksiksiz.
Her gün arabadan dışarıya o uzun boynunu uzatarak çıkar, ceketinin düğmelerini iliklerken benim inişimi ve kapıyı açmak için beklerdi.
Kapıdan içeriye süzülürken onun erkeksi, orman kokusunu solurdum. Güzel kokmasıyla ilgili bir maddem yoktu ama o her zaman hipnotize edici kokardı.
Bazen, "Günaydın." derdi, bazen ise başıyla selam verirdi. Elimdeki tableti sıkardım boynunu eğdiğinde.
Yoldayken gözlerim ona hiç temas etmezdi ama tüm bedenim onun önümde, çaprazımda oturduğunu bilirdi.
Beni koruması gerektiği zamanlarda takındığı o ağır abi havası beni neredeyse her zaman huşu içinde bırakırdı çünkü sanki o zamanlarda ruhundaki o inatçı, savaşçı oğlan haykırarak tenini sıyırırdı. Tamamen bambaşka birisi olurdu. Sesi gürleşir, uzun bedeni heybete, mükemmel vücudu ihtişama evrilirdi. Süper kahraman gibi...
"Caner nerede?" dedim somurtan bir yüzle. Hiç utanmadan.
Evet.
Korkut'un direksiyonu tutan elleri sıkılaştı. "Caner Bey izin almış sanırım sizden?"
Üç gündür işe gelmeme sebebi izin almasıydı evet.
"Efendim?.." Korkut'un adının aksine korkak sesiyle kafamı kaldırdım.
"Bunu her gün soracak mısınız?" diye sordu oğlan. Çekingen tavırları bile beni irrite ediyordu. Caner olsaydı benden çekinmezdi, çekineceği tek şey benim ninem olurdu. O da üç gündür torunlarıyla vakit geçiriyor ayağına Erkan Abimlerde kalıyordu zaten.
Herkes beni terk etmiş gibi hissediyordum ancak bu hissin doğru olup olmadığına emin değildim. Sonuçta kimse beni gerçekten terk etmemişti. Caner izin almıştı, geri dönecekti. Ninem de torunlarından bıkacaktı veya en olmadı gitmeden beni görmek isteyecekti.
Tabletime terk edilme hissini yazarken yanaklarım utanç hissiyle ısındı. Acaba Caner şu an ne yapıyordu? O beni temizleyeceğini söylese de kavgamızdan sonra pek zamanımız kalmamıştı, tek başıma temizlenip Uber tutmak zorunda kalmıştım. Ertesi sabah için de izin almıştı zaten, e-mail üzerinden.
E-mail, evet. Bu ciddiyetinin göstergesi miydi yoksa amacı neydi anlayamamıştım pek.
Korkut'un, "Geldik, efendim." demesiyle arabadan çıkıp merdivenlere yöneldim.
Eğer olurda birisi bana tuzak kurmak isterse ve asansörümü düşürmek isterse diye belli bir kata kadar merdiven çıkmak zorundaydım. Korkut bir adım arkamdayken onu Caner sanmak kolaydı ama Korkut'un daha körpe tavırları ve Coca-Cola'ya benzeyen tatlı bir kokusu vardı.
Caner olgun bir adamdı. Her hareketi planlı, ağırbaşlı ve asildi. Beni odaya bırakırken kapımı açardı mesela, ben odaya geçerken belimden tutarak beni içeriye alırdı. Öğle yemeğinde, sırtım arkaya bakacak şekilde otursam bile asla güvensizlik hissi oluşmazdı içimde. Beni ne olursa olsun koruyacağını bilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake it til feel it [boyxboy]
RomanceKoskocaman bir şirketi yönetsen de bazen hayat istediğin gibi gitmezdi. Başı dertte olan patronuma akıl vereyim derken kendimi onun düzenlediği bir oyunun içinde bulmak hiç hoş değildi. Her sabah imdat çığlıkları atarak gittiğim işe, artık yalnızca...