39

1.1K 105 37
                                    

Caner.

Ne yaparsam yapayım, bu kimsesiz ancak Altun denilen herifin adamlarıyla dolu hastanede Dora'yı bulamazdım.

Hastane on iki katlıydı, sekizinci kattan güvenlik odasına yani beşinci kata kadar ilerlemiştim ancak şimdiden kolumda bir sıyrık, gözümde bulanıklık vardı. Halim vahimdi ama dönen koltuğa oturup monitörlere bakarken nefes nefese olmak dışında bir sıkıntım yoktu.

Açık bilgisayarlardan gördüğüm görüntüler hâlâ beni aradıklarını gösteriyordu, bu da Dora'nın hangi katta olduğunu anlamak için biraz da olsa vaktim olduğu anlamına geliyordu.

Hemen işe koyuldum. Bilgisayarlardan anlamazdım, o benim işim değildi, ama güvenlik kasedini iki gün öncesine sürmeyi biliyordum sonuçta.

Kasetlerde iki gün öncesine, Dora'nın kaçırıldığı gün ve saate gittim. Kasetlerde hastanenin önüne gelen siyah bir araca kadar iki çarpı hızla oynattım.

Aracı gördüğümde oynatıcıyı yavaşlattım. O an nefes almayı unutmuş bir halde arabadan baygın bir halde çıkarılan sevdiğim adamı izlemekteydim. İncecik bedeni bir sedyenin üstünde sereserpe dururken  gözlerim doldu ve suçlululuğum görüşümü bulanıklaştırdı, özlem içimde iyice çirkefleşti. Onu düzgün görememek beni mahvetti.

Gözlerimi elimin tersiyle aksi bir halde sildirip yaşları durdurmak için kendimi her açıdan sıktım. O sırada o piçler Dora'yı içeriye götürdüler. Hemen diğer görüntülere geçtim ve onları asansörün orada yakaladım. Asansöre bindiklerinde ve kapılar kapandığında bir nefes verebildim ve saymaya başladım.

1,2,3.

4,5,6,7,8...

9,10,11.

On bir.

En üstten bir alttaydı. Odayı bulmak zor olabilir miydi?

On birinci katın görüntülerine girmek için uğraşırken bir anda yan gözle diğer ekranlardaki hareketliliği yakaladım. Kapı açılmadan önce güvenlik odasında bulduğum süpürge sopasına uzandım ve kapı açıldığı an adamın burnunu hedef alarak sopayı geçirdim.

Sopanın çıkardığı ses, ete vuran sesle birleşince adama yalnızca kanamak ve ağlamak kaldı. Sakince kapıyı kapatacağım sırada koridorun sonundan gelen seslerle on birinci katın hangi odasında olduğunu bulmaya vaktimin kalmadığını anladım.

Hızla koridora çıkıp peşimdeki ordunun verdiği direktifleri ve bağırışları umursamadan koşmaya başladım.

"Dur lan!"

"Gel lan buraya!"

"Piç!"

"Sola gidiyor!!!"

Son anda sağa dönüp asansörlere koşarken daha önceden çağırabilmek için kaşla göz arası düğmeye basıp kendimi merdivenlere attım.

Merdivenlerle aşağıya inip hiç beklemeden kendimi bir odaya attım. Bekleyip seslerin biraz dağılmasını beklerken kapım zorlanınca şaşırdım.

Sonradan düşününce, hep hamlelerimin önceden çözülmesi yüzünden bu derece yaralandığımı ve sürekli saklandığım yerlerin nasıl ifşalandığını anladım. Kameralardan hâlâ beni gözetliyor olmalıydı. Piç.

Kapıyı kilitleyip hasta odasının penceresine giderken hiç beklemedim. Sanki ne yapacağımı önceden uzun uzadıya düşünmüş gibiydim ve işin aslı düşünmüştüm zaten.

fake it til feel it [boyxboy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin