Dora Demirhan.
Masada oturmaktan vücudum iyice içe katlanmıştı, sırtımdan akan soğuk terleri hissedebiliyordum ve hiçbir şey bana etki etmiyormuş gibi davrandığım kaçıncı gündeydim, bilmiyordum. Saatler bir devir atlatıyordu, günler yıllar gibi uzun ve acı acı geçiyordu. Öyle ki, eğer dikkatli olmazsam saatin akrebinin tenime acı acı vurduğunu hissedebilirdim.
Gizem'in yataktaki kaykılmış görüntüsü biraz daha bulanıklaşıyordu her saat sırtıma indiğinde ve kızın sesi her seferinde biraz daha acı verici çıkıyordu. Gizem'le burada paylaştığımız saatler içerisinde, hiç olmadığımız kadar yakınlaşmıştık. Kader ortaklarıydık sonuçta.
Yalnızca Caner'i kışkırtmak için bir başka değersiz piyon olduğu buraya gelen giden adamlar tarafından söylenmesine rağmen ikimizin de Caner için ne kadar değerli olduğunu Altun biliyordu.
Saat bir devir daha atlattı.
Nasıl bildiğini biliyordum ama artık bildiklerimin bir kıymeti yoktu. Beni kaçıracağını, ama Caner'le ama Caner'siz, biliyordum. Caner benim ne kadar korumam olursa olsun, yapamayacağı şeyler vardı. Beni kendi manyak sekreterimden korumak onun da boyunu aşardı. Özellikle de ilişkimizin başında, burnu çiçeğinde bir çift olarak, dikkatimizin dağılacağını da en başından biliyordum.
Saat çift oldu ve bir kez daha sinirle indi üstüme. Gizem'in yalvarışları ve yumruklarım sıkı arkadaş oldular.
Yine de pişman değildim onunla olmaktan. Çok komik değil mi? Acı çekeceğimi biliyordum, biliyordu ve ikimizde bu dezavantajlarla dolu antlaşmayı seve seve imzalamıştık. Bir şekilde onu kaybetmek, burada olmaktan daha acı verici olurdu, diye düşünüyordum. Komikti. Çok komik.
Acaba nasıldı omzu?
Omzunu her düşündüğümde kalbimi bir teklemedir alıyordu, daha önce hiç birisi için bu derece endişelenmemiş olmak da halimi daha vahim durumlara sokuyordu. Kendimi telkin ede ede, telkin edecek cümleleri tükete tükete yorulmuştum. Günler geçmişti, ben buradaydım, o kim bilir neredeydi ve ne haldeydi ama onu düşünüyordum ve beni düşündüğünü biliyordum.
Gizem yalvardı. "Yapma, yalvarırım! Yalvarırım yapma artık!"
Hep bundan korkmuştum aslında. Birisinin zaafım olması ve birisinin zaafı olmak resmen düşmana koz vermenin de ötesinde bir şeydi. Benim gibi zirveye oynayanlar için her zaman oynanacak bir piyondu Caner. Ve burada yanan diğer kişi de Gizem oluyordu. Tamamen dolaylı yoldan, tamamen Caner'in tanıdığı olarak girdiği zaaf oyununda çok kritik bir yeri olduğu da belliydi üstelik.
Keşke onu buradan çıkartabilecek kadar gücüm olsaydı. Bir an düşünmeden onu nakavt ederdim bu kirli oyundan.
"İmzala!" diye bağırdı adam. Altun'un adamlarından biriydi ama kimdi bilmiyordum. Vücudu yapılı, kaşının kenarında bir iz vardı.
Gizem söze girdi ağzından tükürükler saçarak bağırdı bana. "Dora imzala şunu!"
Nasıl yapabilirdim ki?
Ellerimi hissetmiyordum.
Vücudumu hissetmiyordum. Hissedebildiğim tek şey, oydu ve onu düşünmek dışında hiçbir şey yapamıyordum.
"İmzala!" İpleri sökmek ister gibi zorlamış, boynundaki damarları fırlamıştı bağırmasıyla.
"Y-y-apamam." dedim zoraki ve kafam düştü hemen sonra. Kafamın düşmesi akrebin beni ısırmasıyla sonuçlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake it til feel it [boyxboy]
RomanceKoskocaman bir şirketi yönetsen de bazen hayat istediğin gibi gitmezdi. Başı dertte olan patronuma akıl vereyim derken kendimi onun düzenlediği bir oyunun içinde bulmak hiç hoş değildi. Her sabah imdat çığlıkları atarak gittiğim işe, artık yalnızca...