"Burada mısın?"
Dişlerimi kırmak ister gibi sıkarak bekledim. Kapının yeniden tıklatılması beklememi beyhude kılıyordu ama konuşacak kadar beynime kan gitmiyordu.
"Caner kapıyı aç."
Elimle pantolonumu düzelttikten sonra kasılan bacaklarımı ve diğer yerlerimi düşünmemeye çalışarak kafamı duvara düzenli sert hamlelerle vurdum. Kendime gelmek için nefes almak yeterli gelmiyordu.
"Caner..."
Ani bir hamleyle kapının kilidini döndürüp dışarı çıktığımda Dora geriledi, yüzünde sahte bir şaşkınlık vardı.
"Ne oldu?" dedim, on iki saniye önce vücudunun en özel noktalarına dokunmamış ve iki saniye önce de tuvalette zor durumda kalmamış gibi sert çıkan sesim yutkunmasını sağladı.
"Hiçbir şey."
Tuvalete ceketimi almak için geri girdiğim sırada o, kapıya yaklaştı; yolun üstünde durdu.
Elimde ceketle önünde durdum. "Çekilir misin?" dedim ama sesim nezaketten yoksundu.
"Hayır." dedi Dora. Yeşil gözlerinde daha önce görmediğim bir kararlılık vardı.
Kollarını kavuşturdu. "Konuşmalıyız."
"Dora." Adını ona kendisini hatırlatmak için söyledim ama kulaklarının kızarması dışında pek bir etkisi olmadı.
"Konuşmayacak kadar sertsen kendini hazırlamanı izleyebilirim." dediğinde çenem yere düştü.
"Ne?"
"Beni duydun." dedi kulaklarının kızarıklığı boynuna yayılırken. Cesur davranışının altında ne kadar utandığını görebiliyordum.
"Benden sana tavsiye." dedim ona yaklaşırken. Gerilemek istese de inadından vazgeçmedi ve ben de büyülü kokusunu soluyabilecek kadar yaklaştım ona. Nefesim onun yüzüne eserken;
"Eğer boyundan büyük laflar edeceksen bir dahakine kızarmadığına emin ol." İmayla boynuna baktığımda kaşları çatıldı.
"Benim tavsiyemi duymak ister misin?" dediğinde merak bir kedi misali sırnaştı bana. Onu kapının önünden ittirme hayalimi geriye teptim.
"Lütfen." dedim alaycı bir tebessüm dudaklarıma yayılırken hiç beklemediğim bir şey oldu. Eli kravatıma dolanıp beni dudaklarına çektiğinde sertçe ona yapıştım. Beni kendisine çekecek gücü bulmasına ayrı, beni kendisine çekmesine ayrı şaşırdığım için dudakları benimkileri ezerken pek karşılık veremedim.
Öpücüğü daha öncekiler kadar tecrübesizlik dolu değildi, aksine şiddetli bir arzunun onu ele geçirdiği belliydi; kararlı ve istekliydi.
Dili alt dudağımı okşadığı an onu belinden yakalayarak içeri çektim, sırtını sertçe kapattığım kapıya yasladım. Eli diğer elinin de yardımıyla kravatımı çözerken nefes nefese durdum.
"Bu şekilde konuşmak istediğine emin misin?" diyecek kadar uzaklaştım ondan ama düzensiz nefeslerle gözlerini araladığında ve dudaklarıma istediği tek şeymiş gibi bakarken fazla uzak kalamadım.
Yeniden birleştiğimizde elleri kravatımı çözmeyi çoktan bitirmiş ve gömleğimin düğmelerini bunu her gün yapıyormuş gibi çözmeye başlamıştı. Elleri göğsümü okşayarak üste çıktığı sırada kazık gibi olmuş ön tarafımı ona bastırdım ve bacaklarından birisini kaldırması için onu şevklendirdim. Kalbim patlayacak gibi atıyordu.
Bacağı belime dolandığında onu kalçasından tutarak yükselttim. Enseme sımsıkı tutunarak dengesini sağlamaya çalışsa da dudakları bir an olsun durmadan benimkileri istila etmeye devam ediyordu. Bu çok ayrı bir noktaydı. Onun da istediği ve onun yönettiği bir oyunun içindeydim. Kendimi aynı anda kutsanmış ve lanetlenmiş hissediyordum çünkü herkes biliyordu ki bu oyundan sağ kurtulmama imkan yoktu.
Pantolonumun düğmesi çözüldü, dizlerim titrese de onu kucağım ve kapı arasında tutmaya devam ettim. Kalçalarını sıkıp onu kendime sürttüğüm an dudaklarımdan sıyrılıp başını geriye attı. Her bir tepkisi yeniden beynimde yankılandı, onu yeniden hissetmek istesem de onun istekleri öncelikliydi; elleri durmadan pantolonumu çekiştirmeye devam edince ne yapacağını merak ederek bacaklarını belimden çözdüm. Pantolonumu indirmesine izin verdim. Kanca misali parmakları boxerımla beraber pantolonumu aşağıya indirdiğinde korkuyla nefes aldım. Bunu yapmasını beklememiştim.
Evet, merak kediyi öldürürdü, bunu biliyordum ve aşağıya kayan vücudunu gördüğüm an kalbim göğüs kafesimi parçaladı. O an, ne yapacağını görmek yerine ondan uzaklaşmayı çok isterdim çünkü yapacağı hiçbir şey bizi iyi bir yere götürmeyecekti. Fakat olduğumuz noktadan daha fazla boka batamayacağımızı bildiğim için ona izin verdim. Uzun kirpikleri perde misali aralandığında ve kararmış yeşillerini gördüğümde yutkundum. Yutkunma sesim sessiz bakışmamız esnasında fırtına etkisi yarattı ve sanki start ateşi atılmış gibi dudakları aralandı.
Sert ve tamamen uyuşmuş uzvum onun sıcak dudakları arasında can bulurken ellerimi kabinin iki yanına sertçe geçirip tutundum. Hissettiğim her şey tsunami gibi vuruyordu kıyıya ve yere yıkılmak üzereydim. Dudakları beni derine, olabildiğince derine alırken ruhum bedenimden çekiliyormuş gibi gözlerim zevkten döndü. Çoktan sona gelmiş gibi ensemden başlayan bir rahatsızlık hissi sırtım boyunca kaydı ve dilinin ıslak dokusunu hissettiğim an ona dokunmak için titreyen ellerimi saçlarına geçirdim.
"Dur artık." dedim ona ama kalbim bu cümleyi ciddiye aldı. Onun ellerinin bacaklarımın arkasından bana iyice tutunduğunu hissettim, parmaklarımın arasında saçlarını sımsıkı tuttum. Onu sabitledim, gözleri yukarıya kaydığı an bu son nokta oldu.
Omuzlarımın arasındaki gergin sinir sırtım boyunca aşağıya kaydı ve sanki uçurumdan atlamış gibi hissederek inledim. Sesim boş tuvalette yankı yapana kadar ne yaptığımızı, onun ne yaptığını pek fazla anlamlandıramamıştım. Onunla beraberken kendimi denizin altındaymış gibi çaresiz hissediyordum. Ne yaparsam yapayım ona ulaşamazdım, bağırsam da beni duymazdı elimi uzatsam da yakalayamazdı.
Şimdi bile, bana verdiği zararın farkında bile değildi. Diliyle dudaklarına bulaşan tadımı yaydırırken ve bana gülümserken neredeyse şeytani gözüküyordu.
Elleri bana uzandı, pantolonumu yukarıya çekip kemerimin tokasını beline taktı. Durmadı, uzandı ve gömleğimin düğmelerini halletti ve çözdüğü kravatımı da bağlarken göğsümde sesli söylemeye utandığım bir uyuşuklukla onu izliyordum.
"Artık konuşabiliriz." dedi kravatımı sıkıp. Ne ara elimden düşürdüğümü bilmediğim ceketimi alıp bana uzattığında gözlerimden hâlâ kurtulamamıştı. Gerçi ne gözlerimden ne de kalbimden kurtulamamıştı o.
***
the end
içinizden birinin dogum gunuymus o yuzden ard arda bölüm attım yoksa imkansız
(başka bölüm yok elimde🥹)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fake it til feel it [boyxboy]
RomanceKoskocaman bir şirketi yönetsen de bazen hayat istediğin gibi gitmezdi. Başı dertte olan patronuma akıl vereyim derken kendimi onun düzenlediği bir oyunun içinde bulmak hiç hoş değildi. Her sabah imdat çığlıkları atarak gittiğim işe, artık yalnızca...