BÖLÜM 26. "PRANGALAR..."

2.8K 136 13
                                    


Keyifli okumalar...

Sezen Aksu - Kaçak

☆▪︎☆▪︎☆

Aradan tamı tamına bir hafta geçmişti. Rojda'nın kaybından tam bir hafta sanki küçük kız yer yarılmışta içine girmiş gibi kayıp durumdaydı.

Ailesi perişan haldeyken. Liya'nın da onlardan bir farkı kalmamıştı. Düşünmekten elinden gelmeyen çaresizlik içerisinde günlerce aramışlardı. Daha önce de bu okuldan çocuğun kayıp olması üstüne üstlük kapanmaması garibine gidiyordu. Ne kadar kendi suçu olmasada aslında kendini çok suçluyordu.

Nereye gideceğini, ne yapacağını nasıl bir yol çizeceğinin arafında kalmıştı. Parmak uçlarını kollarına sürttü güneşin yakıcılığı bedenini titretti. Garipti değil mi? İnsan güneşin altında cayır cayır yanarken hele ki bu urfanın sıcağı ise donmak garip kalırdı.

Derin bir nefes alarak saatlerdir izlemiyormuş gibi gözlerini gezdirdi. Etrafta güneşin kavurmasını bİle umursamadan onun sıcaklığına çiçeklenmiş papatyaların etrafında gezdirdi. "Liya?" Ona seslenen Hazar'a ağır bir şekilde döndü. Yeşil gözleri yine dolmuş ve kayıp bir durum da kalbinin tarifsiz acısında.

"Hım" Sesi buruk çıksa da parmak uçlarıyla gözlerinin yaşlarını sildi. "Yapma böyle!" Tekerlekli sandalyesi ile biraz daha yaklaştı. "Neyi yapmayayım Hazar! Söyler misin? Küçücük bir çocuğa dahi sahip çıkamadım!" Derken dudaklarını sözlerinin ardından bir birine bastırdı. "Elimden hiç birşey gelmiyor... Ailesi ne haldedir kim bilir daha küçücük Hazar.." Derken sonlara doğru sesi kısılmıştı. Güçsüzlüğünün altında ezilir gibiydi derin nefesler aldı. Sığmıyordu ne bu odaya nede bu diyara..

"Ben gidiyorum!" Hızlanan nefesi sanki hiç almıyor gibiydi. "Nereye gideceksin!" Sert sesi odada yankı yaparken kaşlarını çatmıştı Hazar. "Nereye olursa nefes alamıyorum Hazar anlamıyor musun!?" İlk defa böyle bir acı yaşıyordu ve ne yapması gerektiğini bile bilmiyordu. Tekerlekli sandalyesini biraz daha yaklaştırdı. "Bu senin suçun değil! Bunu bilmelisin... O okulda başka ço-" Cümlelerini hızla yarıda kesti.

"Benim sorumluluğumdaki bir çocuktu! Ve ben sahip bile çıkamadım!" Sesi gür çıksa da ruhu sanki daralıyordu. Olduğu yerde daha fazla duramadan Hazar'ın hızla önünden geçip çıktı odadan. Fütursuzca merdivenlerden inerken hiç kimsenin ona seslenmesini dahi umursamadan geniş olan konaktan sıkışan yüreği ile hızla çıktı. Nereye gideceğini bilmez bir şekilde bir süre urfanın dar sokakları ardında dolandı.

Adımlarına eşlik eden göz yaşları dur durak bilmiyordu. Bakışlarını kavuran güneşe çevirdi. Ardından geldiği yerde gezdirdi ayaklarının getirdiği yer okuldu dönmüş dolaşmış bir girdabın içinde savrularak yine okulun kapısında durmuştu.

Yavaş adımlarla kapının ardına ilerledi. Gözlerinin önüne gelen bir bir anılarla dudakları arasında oluşan tebessümüne engel olamadı. Minik öğrencilerinin etrafında tur atarak şakıyan sesleri kulaklarının pasını siler gibi tekrar bir yankı verdi. Yutkunurken tebessümü dahi yarım kalmış gibi buruk bir peydahtan ibaret olmuştu. Yavaş yavaş ilerleyerek okuldan içeriye girdi dışarıda duran polis memurunun dahi farkında olmamıştı.

Koridorda yavaş adımlarla ilerleyerek gözlerinde canlanan anılara buruk bir tebessüm ile devam etti. Her bir adıma farklı bir anı canlanıyor kalbinin acısını tarifi olmayan yeni yükler bahşediyordu.

Bir süre okulu gezdikten sonra kaçtığı yere sonunda yine kendi ayakları ile gelmişti. Kendi sınıfına kapısının ardında ne tebessümler geçip gitmişti. Dik durmak sandığından daha zor iken kimsenin olmaması sessiz olan bir odadan farkı yoktu. Buranın neşesi sönük kalmış gibi yutkunarak kirpiklerini kırpıştırdı.

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin