Arayış

6K 285 20
                                    

Musab şimdi arayıştaydı. Hangi kitabı seçmeliydi. Bunu Zeynep'e nasıl vermeliydi? Ya bu kitabı biliyorum deyip başka kitap olur mu derse? Musab kafasında bu ve bunun gibi sorular ile meşguldü.  Aklına birçok seçenek geliyordu. Ama okuyup okumadığını bilmiyordu. Musab keşke numarasını alsaydım diye düşündü. O zaman şimdi arardı ve uygun bir cevap alabilirdi sorularına. Musab mutfağa gidip kendine bir kahve yapmaya karar vermişti. Daha fazla uğraşamayacaktı. Zaten bu kadar kafa patlatması bile kendine çok yabancı bir davranıştı.

Musab kahve makinesini çalıştırmış ve kahvesinin hazır olmasını beklerken bir an aklına babası gelmişti. Kaç gündür onu görmüyordu. Öyle sık sık gördüğü söylenemezdi ama en azından bazen yüzünü gösterme şerefinde bulunuyordu. Aklına gelen olasılıklar Musab'ı sinirlendirmişti. Ve her zaman olduğu gibi düşünmemeye çalışıyordu. Bu arada hazırlamış olduğu kahveyi alarak tekrar salona geçmişti. Salonun dağınık olması hiç dikkatini çekmemişti.

Koltuğa oturunca Musab bu sefer babasını düşünmemekte başarılı olmadığını hissediyordu. Aklına tekrar gelmişti. Neden babası onu değil de o babasını merak ediyordu? Musab onca şeyden sonra ve hala olması mümkün olaylardan sonra babasını silemiyordu? Ablası bunu gayet başarılı bir şekilde yapmışken o neden başaramıyordu? Babasına bayıldığı söylenemezdi. Ama onu bu evde tutan bir güç vardı.

Musab kendini gurursuz bile görüyordu şu an. Babası annesi öldükten sonra babalık görevinden istifa etmiş gibi davranmıştı. Musab ona bir şans vermişti ve evlatlık görevini yerine getirmişti. Peki, babası ne yapmıştı? Hala umursamaz şekilde devam etmişti. Yani o şansı kullanmamıştı. Musab bir an aklına gelen şey ile irkilmişti.

Annesi çok dikkatli bir sürücüydü. Ama onu ebedi dünyaya götüren bir trafik kazasıydı. Babası hiç ayrıntıya girmemişti ama ablası, annesinin o gün çok dalgın olduğunu söylemişti. Onu bu kadar alt üst eden düşünce eşi tarafından aldatılmak mıydı? Musab babasının şu an yaptıklarını gördükçe aklına bu olasılık gelmişti. Belki de annesi eşinin bir açığını fark etmişti. Belki de direkt kanıt olacak bir şey görmüştü. Ama her ne yaşadıysa bunu çocuklarına söylememişti. Belki de çok ani olan bir olay olduğu içindi. Ama ya daha önceden de biliyorsa...

Musab aklına gelen bu kısır döngüden çok yorulmuştu. Babasına olan nefreti artmıştı. Dolayısıyla kendisine olan nefreti de artmıştı. Gurur denen şey onu teğet geçmişti anlaşılan. Yoksa böyle bir adamın yanında kalınır mıydı? Eğer babasının yanında parası için kalıyorsa kendini acınacak bir varlık olarak değerlendirdi. Açıkçası aklına gelen diğer olasılığı düşünmek bile istemiyordu. Eğer babasının yaptıklarını kale almıyorsa demek bunlar kendisi için hoş görülebilecek şeylerdi. Ama bu olasılığı silecek çok kanıtı vardı. Bu zamana kadar her ne kadar hovarda olsa da herhangi bir ilişkisi varsa sadık olmuştu. Zaten genelde aldatılan kişi olmuştu. Belki de bu yüzden hovarda olmuştu.

Masa da olan telefonunun güçlü gelen titreşim sesi ile kendine gelmişti Musab. Daha doğrusu bitmek bilmeyen öz eleştiriden sıyıran bu şey onu mutlu etmişti.

Musab'ı arayan ablasıydı. Musab'ın gününün nasıl geçtiğini sormak üzere aramıştı. Musab kısa bir özet geçtikten sonra ablası onun son 1 saatlik halini görmüş gibi bir terslik olduğunu anlamıştı.

''İyiyim abla. Uykudan uyandım ondandır.'' Musab sonradan fark etmişti. Hep bu taktiği kullanıyordu. Nedense ablasının bunu anladığı hissi çok yüksekti.

''İyi tamam. İnandım. ''

''Abla ya aklıma geldi bak.'' Musab telaş ile söze girmişti. ''Zeynep benden bir şey istemişti. Şimdi ben buldum o istediği şeyi ama ona sormam gereken bir şey var. Sen sana söyleyeceklerimi ona söyler misin?'' Musab ser vermiş sır vermemişti. Ama ablasının başka bir şey düşünmediğine inanıyordu.  Sanki aklına yeni gelmiş bir şey gibi davranmıştı. Oysa onu son gördüğü günden beri bunu düşünüyordu.

Suskun Gözler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin