Musab'tan;
Bugün güzel gün... Bugün Zeynep'in günü... Ümit dolu günlerden biri daha... Ve heyecanlı günlerden biri...
Evden çıktığımda kafamda birçok düşünce vardı. Ya Zeynep'in gözü düzelmemişse, ya bir sorun çıkarsa? Aslında sadece bu iki şey yoktu kafamda. Asıl sorunu düşünmemeye çalışıyordum ki arabayı düzgün kullanabileyim. Ama tüm yollar tekrar aynı yere çıkıyordu. Sanki o düşünce bir kandı ve kalpten pompalanıp, kirlenip tekrar kalbe geliyordu. Zeynep ya beni beğenmezse?
İşte bu soru beni mahvediyordu. Ne kadar da kendime güveniyordum. Herkes benden hoşlanacak diye bir şey yok ya... Birine bu düşüncemi açmaktan da korkuyordum. Özgüveni eksik biri olarak görüneceğimden değil. Zaten Zeynep olunca özgüven falan kalmıyordu. Asıl korkum duymaktan korktuğum şeyleri söyleme ihtimalinin olması.
Zeynep'lere geldiğimde Hatice teyze ve Fatma hazırdı. Hatice teyze diyordum. Anne diyemiyordum daha. İleride demem şart olacaktı. Ama şimdi diyemiyordum. Baldızım olacak Fatma ile de öyle bir konuşmamız olmamıştı. Fatma da ablası gibi güzeldi. Ama Zeynep daha güzeldi. Zeynep'i bu kadar güzel yapan benim gözlerim mi diye soruyorum bazen. Ama ne olursa olsun. Zeynep yakında benim eşim olacaktı. Ve benden daha huzurlusu yoktu. Eş yani karım. Aslında 'karı' sözcüğü direkt kullanılınca çok kaba oluyordu. Ama onu sahiplenince yani 'karım' denilince ne kadar sevimli oluyordu. Sanırsın reçele bandırılmış kızarmış ekmek.
Ablamda Zeynep'lere gelmişti. Böylece hep beraber gidecektik. Ablama gelmemesini söylemiştim ama inatla geliyordu. Kızının bu ana şahit olmasını istiyormuş. Aslında cinsiyete baktırmadı ablam. Ama öyle hissediyorum diyor. Ben de bir kız istiyorum. Bu yüzden sesimi çıkarmıyorum. Kıvırcık mı kıvırcık tatlı bir kız çocuğu canlandırıyorum gözümde.
Ablamı öne oturttuk arabada. Şiş karnıyla arkaya oturmasını istemedik. O da inatla Zeynep'i öne oturtmaya çalışıyordu. Hayır bilmiyor mu zaten orası Zeynep'in yeri orası. Hamilelik kontenjanından bugün oraya oturmuştu sadece. Ama şimdi o kadar kişi arasında böyle bir şey demiyorum tabi ki.
Hastaneye geldiğimizde doktor artık Zeynep'le baya ahbap olmuş. Şaka falan yapıyor Zeynep'e. Aslında bunların hepsinin Zeynep'i rahatlatmak için yaptığını anlıyorum. Zeynep çok gergin. Ama ondan daha gergin birisi varsa benim. Zeynep ya her şeyden vazgeçerse... Ya beni istemezse.. Tüm kötü şeyler kafama bir anda geliyor. Onlara dur diyemiyorum. Arsız bir kanser gibi yeni şeyleri getiriyor aklıma.
Doktor Zeynep'in gözlerini açmak için hemşireyi çağırıyor. Biz de içerideyiz. Hatice teyzeye bakıyorum ağzı sürekli hareket halinde. Muhtemelen dua ediyor. Fatma'nın gözünden mutluluk taşıyor. Ablasının göreceğinden emin. Peki ya ablam? Ablam da ellerini artık doğumun habercisi olan karnında birleştirmiş kızından güç alıyor. Herkes doktora ve Zeynep'e kilitlenmiş.
Ben ise daha fazla dayanamıyorum ve dışarı çıkıyorum. Neden bilmiyorum daha fazla çekemiyorum heyecanı. Beynimde o kadar çok düşünüyor ki bir kara deliğe ihtiyacım var. O kadar düşünceyi yutması için bir kara delik gerekli. Dışarıda oturuyorum. Kafamı ellerimin arasında sıkıca muhafaza ediyorum. Dua etmeye başlıyorum. 'Allah'ım yardım et.'
Ne kadar öyle durdum bilmiyorum. Bir el konuyor omzuma. Başta irkiliyorum. Sonradan kim olduğuna bakınca ablamı görüyorum. Gözlerinin içi gülüyor. Bende gülüyorum. Anlıyorum ki Zeynep artık görüyor.
Zeynep'im, ruhumun tek ilacı artık görüyor. Her şeye rağmen seviniyorum. İçimde oturmuş olan bir şey kalkmış gibi hissediyorum. Kuş gibi hafifim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Ağladığımı bile fark etmiyorum. Zeynep girdiğinden beri gözüm sık sık nemlenir olmuştu. Halbuki ben en son annemin ölümüyle ağlamıştım. Ve bir daha ağlamayı kendime haram etmiştim. Anlaşılan Zeynep bu tabu mu da yıkmıştı. Ablam beni tekrar dürtüyor. Mademki kaskatı kesilmişim ve öylece gözümden yaşlar geliyormuş. Ama gülüyormuşum da. Ablam, Zeynep'in yanına gitmemi söylüyor. Yapamam diyorum. Yapamam çünkü... Bir anda karaları bağlıyorum. Ruhumun ilacını görmem lazım ama yapamıyorum. Ablam şaşırıyor. Neden diyor. Ona söyleyemiyorum başta. Sonra içimi kemiren o düşünceyi paylaşıyorum. Ablam beni avutmaya başlıyor. Ama ilk önce ne kadar saçma bir düşüncenin içinde olduğumu söylüyor. İnanmıyorum. Bence gayet mantıklı. Zeynep beni beğenmeyebilir. Sonuçta o da bir insan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun Gözler (Tamamlandı)
Teen FictionÖyle bir söz yazılır ki bütün bir hayat anlatılır, öyle bir hayat yaşanılır ki bütün sözler anlamsız kalır. Hayat bir şekilde akıp gidiyor zaten onemli olan her anı doya doya değil, dolu dolu ve anlamlı yaşayabilmek. Görme engelli Zeynep ile Musab'ı...