Musab'tan
Buraya alıştım. Aslında başka çarem olmadığı için mecbur alışmış gibi oldum. Zorunluluk beni böyle yapmıştı. Buraya tutunmak için sebep aramakla geçmişti günlerim. Ama baktım beni buraya bağlayan hiçbir sebep yok. O zaman burada yaşamak zorunda olduğumu hatırladım.
Şimdi burada hayatımda hiç çalışmadığım kadar çalışıyordum. Ve çalışmalarımın sonucu cidden iyiydi. Şaşırmıştım. Çalışmanın bir insana iyi geleceğini hiç düşünmezdim. Ama rahatlıyordum. Çalışırken zamanı unutuyordum. Belki de en başarılı insanlar mutsuz insanlardı. Bir şeyleri düşünmemek için çalışınca verim de bir o kadar iyi oluyordu. Çok yaman bir çelişkiydi. Belki bu sadece bana özgü bir şeydi.
Geçenlerde Zeynep'in Bursa'ya gittiğini öğrenmiştim. Ablamla , babamın vasıtasıyla görüştükten sonra bir daha görüşmemiştim. Korkuyordum. Benden taraf olmayacaktı. Zeynep'i tutacaktı. Ama ben buna üzülmüyordum. Asıl üzüldüğüm haklı olmasıydı.
Zeynep ne tepki vermişti acaba? Bursa'ya gitmesi beni şaşırtmıştı. Ama biraz düşününce mantıklı gelmişti. Aynı durum bana olsa ben de bir yerlere giderdim herhalde. Zeynep beni gerçekten sevmişsin. Bazen Zeynep'in beni sevmediğini düşünüyordum. Ama madem ki beni sevmiş. Hem de benim yaptığımdan sonra yaralanıp yarasını sarmak için çare arayacak kadar. Allah'ım sen yardım et.
Keşke beni sevmeseydi de bu kadar yaralanmasaydı. Keşke sözcüğüyle cümle kuracak hayatlar yaşamasaydık keşke!
Çalışırken bir yandan okuyordum. Burada öğrencilere iş imkanı baya genişti. Part time burada sektördü resmen. Hafta sonlarımı böyle değerlendirmiştim böylece. Boş vaktim yoktu. Elimdeki bir miktar para ve kazandığım paranın bir kısmıyla bir araba almıştım. Burada arabalar da çok uygundu. Ve satarken de çok zarar edilmiyordu. Aldığın fiyatlara yakın satılabiliyordu.
Burada bir yuva kurmuştum farkında olmadan. Bir gün buraya tamamıyla bağlanacak mıydım acaba? Bu soru son zamanlarda baya aklımda yer tutmuştu.
''Buyurun ne istersiniz?'' tabi bu arada İngilizcemde baya gelişmişti. İngiliz aksanına yakındı aksanım. İngilizceyi İngiltere'de öğrendiğim için burada aksan sorunu yaşamıştım biraz. Ama şimdi onu da halletmiştim. Şimdi bir mekanda garsondum. Cidden çok yorucu bir işti. Ama bana iyi geliyordu.
Sipariş aldığım masa da tanıdıklarım vardı. Okuldan birkaç arkadaştı. Ama ben herkese olduğu gibi onlara da normal şekilde sormuştum siparişlerini. Onların siparişlerini aldıktan sonra yanlarından ayrılırken Alice bana seslenmişti. İsmimi tam söyleyemiyordu. A harfini uzatıyor, s harfi de z gibi çıkıyordu. Adımı düzgün söyleyen yoktu. Bir gün adımın düzgün söylenilen halini özleyecektim. Belki özlüyordum da.
'' Çıkışta seni alıyoruz.'' Anlamamıştım. Alice'e anlamadığımı söyledim. ''Bu akşam sana özel parti var. Bu yüzden itiraz etmeden seni kaçırıyoruz.''
''Çalışıyorum ama.'' Alice gülmüştü.
''Patron benim bir tanıdığım. Ricamı kırmadı. İtiraz istemiyoruz Musab. Bu gizemli havalar senden etkilenmeme neden oluyor. Belki sana aşığımdır.'' Şaşırmadım. Şüphelenmiştim zaten. Buradakilerin kültürleri gerçekten çok farklıydı. Duygularını direkt söylüyorlardı. Biz de kız kaçar erkek kovalardı. Ama burada cinsiyet farkı yoktu. Ben biliyordum aslında bu kadar rahat olduklarını ama alışamamıştım.
''Ben olsam böyle bir hata yapmazdım.'' Siparişleri iletmek üzere yanlarından ayrıldım. Alice arkamdan sesleniyordu.
''Hazırlan. Kalkarız birazdan.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun Gözler (Tamamlandı)
Teen FictionÖyle bir söz yazılır ki bütün bir hayat anlatılır, öyle bir hayat yaşanılır ki bütün sözler anlamsız kalır. Hayat bir şekilde akıp gidiyor zaten onemli olan her anı doya doya değil, dolu dolu ve anlamlı yaşayabilmek. Görme engelli Zeynep ile Musab'ı...