Medya Ali
Zeynep'ten;
İş teklifi almıştım. Elbette çok mutluydum. Ama buruk bir sevinçti bu. Kalbim acıyordu. Ailem gerçeği öğrenmişti. Aslında rahatlamıştım. Kurtulmuştum bu yükten. Beklediğim gibi olmuştu. Babam dedemlerin yanında kalma süremi uzatmama izin vermişti. Ben de fırsattan istifade iş durumunu söylemiştim. Aslında konu değişsin diye söylemiştim. Konu değişmişti de. Babam izin vermişti. Böyle bir babaya sahip olduğum için şükür ettim. Annem de desteğini eksik etmedi. Mental olarak rahatlamamı sağladı. Aileme minnettardım.
Ama içimde bir köşe gece demeden gündüz demeden ağlıyordu. Ben ilk defa birini gönülden sevmiştim. Birine güvenmiştim. Musab.. Bakış açımı değiştirmeye çalıştım. Bir bakıma pollyanna olmayı denedim. Belki onun da kendine göre nedenleri vardı. Belki yol yakınken böyle olması daha iyiydi. Daha sonra her şey için daha geç olabilirdi. Ama gönlüm bu sözleri algılamıyordu. Üzülmem için ne varsa saçıp gidiyordu önüme.
Ama zaman yine en iyi ilaçtı. Çok güzel bir söz vardı. Zülfü Livaneli'nin bir kitabı vardı. Kardeşimin Hikayesi... Bu kitaptan bir sözdü. 'Hiçbir şey hatırlamayarak yaşayabilirsin ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazsın.'bu söz... Çok doğruydu. Unutmak aslında çok büyük bir nimetti. Bazı anılar unutmak için yaşanmıştı. Aksi bir durum kronik bir acıdan daha fazla olamazdı. Şimdi aynı şekilde Musab ile ilgili ne var ne yok unutmak istiyordum. Onu hafızamdan silmek istiyordum. Ama çok masum anılardı bizimki. Musab keşke Betül ablanın kardeşi olarak kalsaydı diyorum bazen. Ama yaşanması gerekiyormuş bunların. Ve şimdi yer ve zamanı geldiği için yaşanıyordu. Böyle düşününce bir nebze de olsa rahatlıyordum.
Belki bu iş benim için dönüm noktası olurdu. Nasıl bir iş onu da bilmiyordum. Ama içim bu işe çok ısınmıştı.
Dedemlere işi söylediğimde çok sevinmişlerdi. Aslında onlar işten çok başka şeye sevinmişlerdi. Çünkü iş sayesinde onlarla kalacaktım. Bunu bende çok istiyordum zaten. Huzur buluyordum bu evde. Keşke Bursa'ya taşınsak. Beni Ankara'ya bağlayan bir şey olmadı şimdiye kadar. Bursa insana huzur veren bir şehirdi. Özellikle dedemlerin yaşadığı yer tamamen böyleydi.
Dedemin de rızasını aldıktan sonra iş görüşmesine gitmek için hazırdım. Dedem beni öylece bırakmazdı tabiî ki. Şaşırmadım o yüzden. Hatta sahipsiz olmadığımı hissettim.
''Sen iş teklifini nasıl almıştın?''
''Anlattım ya dede. ''dedeme yarışmayı en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım. Ama tekrar anlatmamı istiyordu.
''Olsun tekrar anlat. Sen anlatınca iyi hissediyorum kendimi.'' Dedemin neden böyle yaptığı hakkında birkaç tahminim vardı aslında. Ya terk edildiğim için beni rahatlatmaya çalışıyordu. Çünkü iş denince gerçekten çok mutlu oluyordum. Dedem zeki bir insandı. Böylece beni kendimle boğuşmaktan koruyacaktı. Bir başka tahminimde yarışma hikâyemi gerçekten çok beğenmişti. Çünkü az çok dedemi tanıyordum ve onun ifadelerinden az çok ne hissettiğini anlayabiliyordum.
Dedemin şoförlüğünde iş görüşmesine giderken kendimin büyüdüğünü bir kez daha hissettim. Aslında bu büyümekten çok birey olma duygusuydu. Kendimi tam birey gibi hissetmiştim. Belki de yakında para kazanmaya başlayacaktım. Çok güzel bir duyguydu bu. Kimseye muhtaç olmayacaktım. Kendi ayaklarımın üzerinde durabilecektim. Dedem aklıma okumuş gibi yorumda bulunmuştu.
''Senin neden bu kadar mutlu olduğunu biliyordum ben. Şimdi para kazanmaya başlayacaksın ondan.'' Günlerdir ilk defa böyle gülmüştüm. Dedeme çekmiştim. Genelde kız halaya çeker. Ama ben dedeme çekmiştim. Karakterlerimiz çok yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun Gözler (Tamamlandı)
Подростковая литератураÖyle bir söz yazılır ki bütün bir hayat anlatılır, öyle bir hayat yaşanılır ki bütün sözler anlamsız kalır. Hayat bir şekilde akıp gidiyor zaten onemli olan her anı doya doya değil, dolu dolu ve anlamlı yaşayabilmek. Görme engelli Zeynep ile Musab'ı...