Yarışma

2.7K 192 10
                                    

Zeynep bir hafta gibi bir süreyi geçirmişti. Bu sürede Ankara'yı hiç özlememişti. Ama annesini, babasını ve Fatma'yı özlemişti. Fatma neşe saçan halleriyle evin tek başına sesi olabiliyordu. Ani duygu değişiklerini yavaş yavaş bırakmıştı ama hala neşe saçan biriyken bir an da karaları bağlayan biri olabiliyordu. Zeynep bu hallerine alışmıştı artık. Şimdi yanında olmayınca tüm halleri gözünün önüne geliyordu.

Sabah kahvaltıya uykulu gelişleri, kahvaltı boyunca ortalığa boş bakışlar atışı, kitap okurken bir anda heyecanlı heyecanlı nefes alışverişi, canı sıkılınca çenesinin düşmesi gibi hallerini hatırlıyor ve kendini tebessüm ederken buluyordu. Özlemişti. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmek için neler vermezdi. Aslında bazen kendine kızıyordu. Neden bu kadar üzülüyordu?

Dedesinin evi çok sessizdi. Bazen o kadar rahatsız edici oluyordu ki dedesi televizyonu açıyordu. Az ses yapsın diye. Arada babaannesinin arkadaşları geliyordu. En güzel zaman o zaman oluyordu. Herkes bir şey anlatma derdinde oluyordu. Hep bir ağızdan konuşuyorlardı. Ama öyle bir zaman geliyordu ki herkes bir an da susuyordu. Ayarlasalar aynı anda susamazlardı. Sessizliği Zeynep'in babaannesi bozuyordu öyle durumlarda.

''Hiç bir şey yememişsiniz. A darılıyorum ama hadi atıştırın biraz.'' Bazıları itiraz ediyordu, bazıları ise kuzu kuzu yiyordu bu serzeniş sonrası. Ve yine ortalık hep bir ağızdan konuşanların sesiyle doluyordu. Zeynep bunlara alışmıştı. En çok sabah kalkınca hemen penceresinin önünde olan şeftali ağacına alışmıştı. Onun meyve verdiği zamana denk gelememişti maalesef. Ama şimdi bile tüm güzelliği ile ortadaydı. Kışa az bir zaman kala tüm yapraklar dökülecekti muhakkak. O zaman yolun karşısını daha rahat görecekti Zeynep. Babası kısa bir süre sonra döneceğini sanıyordu. Zeynep istemiyordu. Babası düğün telaşı içinde olduğunu sanıyordu Zeynep'in. Ama Zeynep'in halinden bihaberdi.

Zeynep, Betül ablasının kendisine anlattığı şeyleri ailesine de anlatmasını isteyecekti. Çok düşünmüştü kendisi mi söylesin bir başkası mı söylesin diye. Ama kendisini buna hazır hissetmiyordu. Annesi üzülecekti. Ve bunu saklama gereği duymayabilirdi. Zeynep böyle bir durumda kendini bir kenara bırakıp annesini teselli ederdi. Biliyordu kendini. Ama babasını kestiremiyordu Zeynep. Ne derdi, ne yapardı? Bilmiyordu.

Zeynep o gün artık bir yerlere gitmek istiyordu. Aslında gezmek istiyordu. Ama burada kalmak istiyorsa onu buraya bağlayacak nedenler bulması gerekiyordu. Tabi ki dedesi ve babaannesi bir nedendi. Ama bu belli bir zaman izin almasına yetmişti sadece. Daha uzun süre kalması için daha güçlü nedenler bulması gerekiyordu.

''Dede bugün Bursa'ya gitmeyi planlıyorum. '' Zeynep kahvaltıda dedesinden izin almak üzere direkt konuya girmişti. Dedesinin evi Bursa'daydı tabii ki ama Bursa'nın merkezinde değildi. Bursa'nın bir ilçesinde köyün gelişmişi bir yerdeydi. Bursa'ya yakın sayılırdı. Ama çok da yakın değildi.

''Canın sıkıldı tabi haklısın. Biz artık burada otura otura alıştık. Yanında kim gelse..'' Zeynep hemen araya girmişti.

''Ben kendim gidebilirim dede. Kimseyi rahatsız etmeyelim.'' Dedesi Zeynep'in ani girişimiyle biraz afallamıştı. Ama Zeynep hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde kararlı duruyordu.

''Ama nasıl gideceğini bilmiyorsun.'' Zeynep buna da bir çözüm bulmuştu. Dedesinde yol tarifi istemişti. Zaten kısmen biliyordu nasıl gideceğini. Ama dedesi üstünden geçince daha iyi olurdu.

''Ali benim arabayla seni Bursa otobüslerinin olduğu yere bıraksın. Olmaz deme hiç izin vermem.'' Zeynep mecburen kabul etmişti. Yoksa dedesi izin vermezdi biliyordu. Odasına gitti ve hazırlanmaya başladı. O sırada dedesi de Ali'ye haber verdi. Zeynep bir işi olması için dua ediyordu için için. Kimseyi rahatsız etmek istemiyordu. Ama Ali'nin işi yoktu. Bazen düşünüyordu Zeynep. Ali hep boş muydu? Bu çocuk nasıl okuyordu?

Suskun Gözler (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin