''Hayatı bu kadar zor yapan nefsim midir? Tabi ki nefsimdir. Bunca yıl hayatımı dört dörtlük yaşamışım. O zamanlar öyle düşünmüyordum. Belki o zamanlar da farklı şeyler hayatın hep ulaşılmayan yanlarını göstererek zor gösteriyordu gözüme.
O zamanlar kalbe sahiptim yani herkes kalbe sahip ama benim ki gönül olmayı bilmeyen kalpti. Gönül, Allah'ın nurunun kalbin içinde yansımasıdır. Diğer dillerde gönül sözcüğünün bir çevirisi yok. Tam olarak olan anlamından bahsediyorum. Bu yüzden sahip çıktım gönül sözcüğüne. Sanki ben sahip çıkmazsam yok olup gidecekti gözlerimin önünde.''
''Bir dakika abla ya... Çok hızlı söylüyorsun. Ben de insanım. 'Zeynep sitem eden kardeşinden özür diledi. Zeynep görme engelli olduğu için o söylüyordu, kardeşi yazıyordu. Zeynep bir gün kardeşinin şu sorusunu içtenlikle cevapladı; 'Abla... Görmek isteseydin...yani hala görüyor olsaydın.. şu an en çok ne yapmak isterdin?'' Zeynep düşünmüştü bir an. Dilinin ucundaki bir şeyi düşünmek ne kadar saçmaydı. Kardeşine açtı düşüncesini.
''Düşüncelerimi doya doya yazmak.. Sonra beğenmediğim yeri silmek. Geçen günlerde başa alıp alıp okumak. Sanırım bunu şu an çok istiyorum. Yarın olsa ne isterdim bilemiyorum.'' Fatma ablasına yardım etmek istedi. Belki onun gözü olamazdı ama en azından onu engelleyen bazı şeylerde o aracı olabilirdi. Ablasına yardım etme fikrini söyledi ve böyle başladı yazma hikâyesi.
''Tamam devam edebilirsin. En son 'sanki sahip çıkmazsam yok olup gidecekti .' dedin.'' Zeynep az düşündü. Bu şekilde sözü kesilince hemen moda giremiyordu.
''Gönül sözü, anlamının büyüklüğü ile fethetti kalbimi. Bir diğer manasına taşımak için kurcaladım beynimi. Kurcalanan beynim bir sonuç göstermedi bana. O ne yapsın? Daha önce böyle bir soruna bir çözüm uydurmamış ki bulsun çare. Beynimin işlevselsizliğine karşı kalbim girdi devreye ve yine o buldu çareyi. O zamanlar fark etmemiştim ama şimdi bir şey fark ettim. Bazı zamanlar düşünceler dilden düşmeli ve tekrar girmeli vücuda kulaktan. Kalbimin evrimine yine kalbim yardım etmişti yani. İlk önce nefsimden başlamam gerektiğini hissettirdi bana. Sonra Yaratan'ımın bir sözü ilişti kulağıma. 'Ey itminara ermiş nefs! Sen Rabbinden, Rabbinde senden razı olarak Rabbine dön, kullarımın arasına katıl, cennetime gir.' sözüydü bu.
Ben bir şey daha fark etmiştim. Hayatımı hep düzlüklerle yaşadığımı fark ettim. Hayat bir yokuştu ve tüm dikliği ile duruyordu önümde. Anladım ki ben bu yokuşa hep arkamı dönmüş, küçük bir alanı kaplayan o düzlükte yuvarlanıp durmuştum. Bir gün düzlükte yalpalamam getirdi kaybolmuş aklımı başıma. Uzun lafın kısası ben bir yol seçmiştim artık. Bu düzlükler için yaratılmamıştım. Hiç kimse yaratılmamıştı. Sadece, insanlar yokuştan korkup daha geniş bir alanı kaplayan düzlüğe çıkmak istemiyorlardı.
Ben arkamı döndüğüm yokuşa, döndüm bugün yüzümü. Meğer yıllar boyunca bu anı bekliyormuşum. Bu karardan sonra düşman oldum nefsime. Rabbim düşman ise nefsime, ben nasıl takılabilirdim onunla dost. Ne oldu Fatma? Duymuyorum kalem ile kağıt arasından çıkan sesi.'' Fatma bırakmıştı yazmayı ve Zeynep de bunu anlamıştı. Telefonun ses kaydını açmış böylece ablasının sözlerini anlamdırıyordu zihninde. Ablasının bu kadar derini hislere sahip olduğunu düşünmemiş ve fark etmemişti.
''Sen devam et abla. Her şey kontrolüm altında. ''tebessüm ediyordu ama ablası göremiyordu ki halini. Ablasının anlam vermeye çalışırken ki yüz hali tebessüm etmesine sebep olmuştu.'' Yani elim yoruldu. Ben de sen tam gaz ilerlerken kesmek istemedim seni. Ve saksıyı çalıştırıp telefonun ses kaydını açtım.'' dedi Fatma.
Zeynep şimdi anlamıştı. Kardeşinin, kendisi için çabalaması duygulandırmıştı onu. Kendisinin bu haline şaşırıyordu. Doğaçlama konuşuyordu. Sanki yılların birikimi bir an da patlak vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun Gözler (Tamamlandı)
Novela JuvenilÖyle bir söz yazılır ki bütün bir hayat anlatılır, öyle bir hayat yaşanılır ki bütün sözler anlamsız kalır. Hayat bir şekilde akıp gidiyor zaten onemli olan her anı doya doya değil, dolu dolu ve anlamlı yaşayabilmek. Görme engelli Zeynep ile Musab'ı...