10. bölüm

1.3K 71 8
                                    

(Medyada Banu Lavinya Karahan var şarkıyla beraber bölümü okuyabilirsiniz Iyi okumalar:)

                                  🎧

"Çünkü dikkatimi dağıtıyor" dedi

Sırıtarak "Şuan sizden etkinlenmem mi gerekiyor?" Diye sordum.

Galiba benim ördek yavrusu gibi şaşkınlıkla onu izlememi bekliyordu ve bu halim onu afallatmıştı.

Geriye bir adım atarak ondan uzaklaştım. Ve ifademi bozmadan aynı sırıtmayla konuşmaya başladım.

"Demekki dikkatinizi dağıtıyorum Lordum bunu öğrenmem Iyi oldu"

"Nasıl yani?" Dedi afallayarak.

Dudağımı yapay bir şekilde belli olduğu bir üzüntüyle büzüp

"Bilmem orasını zaman gösterecek artık" dedim bir kaç saniye tekrardan bakışları dudaklarıma kaydıktan sonra boğazını temizledi.

"Geç kalıyoruz hadi gidelim" dedi konuyu değiştirerek. Ama oysaki bir yere geç kaldığımız falan yoktu.

Gözlerimi kısarak "Nereye geç kalıyoruz Lordum?" diye sordum.

Bir kaç saniye gözlerini kapatarak alnını sıvazladı.

"Çok konuşuyorsun Banu hadi" dedi. Ve beni beklemeden yürümeye başladı. Kahkaha atarak bende peşinden gittim.

                                    🌑

Pijamalarımı giyip elimi yüzümü yıkadım. Kızıl şaclarımı yukarıdan sık bir şekilde topuz yaparak mutfağa gittim. Dolabı açtığımda alt rafta duran limonu görüp aldım. Limonu ortadan ikiye kestikten sonra limon kokusuyla beraber derin bir nefes çektim.

Limonu burnuma yaklaştırıp bütün kokuyu içime çektim. Arkamdan gelen sesle bir an irkildim.

"Şu mutfatka o kadar yiyecek varken niye sürekli abuk sabuk şeyler aldığını hala çözedim"

Arkama döndüğümde Davinin kapı eşiğinde beni izlediğini gördüm.

"Neden sürekli beni bu halde bastığını da ben çözemedim ama bak önceden uyarıyorum limonumu sana vermem ona göre" dedim işaret parmağımı havaya kaldırarak.

Yüzünü buruşturarak "limon pek ilgi alanım değil zaten" güldüm limon kokan birinin bunu demesi çok komikti.

Sen bilirsin der gibi omuz silktim ve sandalyeye oturdum.

Limonumu büyük bir zevkle yalarken Davin yüzünü buruşturup dolabı açmıştı. Oradan kendine bir kaç  alıştırmalık alarak önümde ki sandalyeye oturdu.

"Evlatlık olduğunu kaç yaşında ögrendin?"

Bir anda sorduğu soruyla afalladım.

Cevap bekleyen gri gözlerine bakarak umursamaz görünmeye çalışarak omuz silktim.

"Bir kaç gün önce"

Dediğim şeyle şaşkın olma sırası ondaydı.

"Nasıl yani?"

"Buraya gelmeden bir kaç saat önce hatta bir kaç saat önce bile değil yarım saat falan herhalde"

"Niye bu kadar geç söylediler?"

Limonumu bir kere daha yalayıp cevabı verdim.

"Annemin söylediğine göre bana aslında yıllar önce söylemişler ama sonrasında trafik kazası geçirip geçici süre hafıza yaşadıktan sonra o anı kafamda silmiş ve bir daha hatırlayamamışım ve annemgilde bir daha söylemeye cesaret edememişler büyük ihtimalle bu okul denen soyka olmasaydı ömrüm boyunca söylemeyeceklerdi de" dedim.

Kayıp Prenses:ALÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin