34| Doğa'dan

86 10 34
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hiçbir zaman mutlu olacağıma inanmadım zaten. Bunu o yeşil neon rengi tabelanın altında, küçücük bir çocukken bile biliyordum. Bence orada çamur içindeyken üstüme sindi bu. Öyle kolay atabileceğim bir şey değil, derimden daha çok bütün kemiğime. Varlığıma sızmış.

Güneş saçlarına vurunca saçlarının tonu bir iki ton açılıyordu sanki. İzlemesi en güzel manzaralardan biri bu. Hemen boynunda kulağının arkasına doğru konumlandırılmış küçücük anahtarı görebiliyordum. Güneş onu rahatsız ettiği için kollarıyla yüzünü saklamıştı ama gördüklerim bana yeterdi zaten.

Edebiyat derslerinden hep nefret etti. Dört yıldır değiştirmediğimiz bir geleneğimiz bu. Elimi çeneme yaslamış tüm odağımı ona vermişken bunu düşünüyorum işte. Mutsuzluğu. Ne kadar açgözlü olduğumu...

Daha önce ilişkilerim oldu. Bana çıkma teklifi iması bulunan her seferinde birkaç saniye düşünüyordum. Neden ki? Zaten sonunda terk edeceksin? Hep böyle oldu. Bir ilişkiye başlarken, biteceğini bilerek adım atıyordum. Yine de sevilmek hoşuma gidiyordu. Zaten kimin gitmezdi ki? Bu al ver oyunu biraz da olsun bana iyi geliyordu. Sevdiğim ve sevildiğim bir ilişkideyken asla unutmamam gereken kurallarım vardı. Kendini kaptırma, sonunda biteceğini bil, her şeye hazırlıklı ol...

Şimdi ne oldu?

Kendimi kaptırmak? Ölüp bitiyordum.

Sonunda biteceğini bilmek? Böyle bir şeyin olmaması için hayatımda ilk kez savaşmaya hazırdım.

Her şeye hazırlıklı ol? Başımı öyle bir döndürüyordu ki birazcık bile olsa geleceği ön göremiyordum.

Ellerim yerinde duramadı. Omzuna dokunup ensesine gittim, parmak uçlarım tenine değince uyumaya devam etti. Gülümsemeden duramadım. Daha önce uyurken arkadaşlarımızdan ona dokunan çok olmuştu. Bir şey sormak için, uyandırmak için, herhangi bir şey için... Hepsinde irkilir, dokunuşlarından kaçar ve o asla bırakmadığı nefret dolu bakışlarla onlarla arasına görünmez bir duvar çeker. Ama bana hiç yapmadı bunu. Benim dokunuşumu tanıyordu. Elimin altındaki kaslarının gevşediğini hisseder gibi oldum. Ensesindeki saçlarıyla oynadım. İç çekip uyumaya devam etti.

Sonraki ders fizik olacaktı. Bu sefer ben uyuyacaktım, bu sefer o izleyecekti...

İşte bundan bahsediyorum. Şu huzur, boğazımda bir yumru bırakıyordu. Ben tenime kazınmış kaderi unutmamak için yemin etmemiş miydim? Neden kaptırıyordum ki? Elimden alınmıyor muydu her şey? Hazar'ın dediği gibi, geride kalmıyor muydum her sefer?

Ama insan işte. Bazen hoşumuza gitmeyen gerçekleri işte böyle görmezden geliriz. Yok sayarız. Ben de öyle yaptım. Sadece bundan önceki yakınlaşmalarımızı, anılarımızı, sevişmemizi düşünüp bana bakışını hatırlayıp mutlu oluyordum. Bu sefer yetinmek imkansızdı. Daha fazlası için nasıl çabalamazdım ki? Biteceğini hiç düşünmeden kendimi ölesiye kaptırdım, ilk kez kaybetme korkusunu umursamadan bu kadar açgözlü oldum.

TEPE NOKTASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin