♤
"Üç yumurtanın sarısını ayırın ve beyaz hale gelinceye dek mikser ile karıştırın..."
Tabletimden açtığım kek tarifi videosunu pür dikkat dinlemeye başladım. Bugün günlerden cumartesiydi ve hafta sonu demek terapi olmadan kendime ayıracağım tam iki gün demekti. Başta bütün bir günümü evde pinekleyerek geçirmeyi düşünsem de halam, aslında tam halam olmuyordu annemin büyük bir halası desem daha doğru olurdu, birazdan evime gelecekti.
Halam, yaklaşık ellili yaşların sonundaydı. Annemin vefatından sonra üniversiteye geçene kadar birlikte yaşadığım kişiydi. İnsanlara bir kalıba koymayı sevmezdim fakat büyük halamın fazlasıyla duygu durum bozukluğu vardı. Onların yanı sıra insani huyları da oldukça negatifti.
Birincisi ego, fazlasıyla mevcuttu.
Bir diğeri bencillik ki onlarla bir süre beraber yaşadığınızda bunu fazlasıyla fark edebilirdiniz.
Ve üçüncüsü kendini beğenmişlikti. Kaldı ki en rahatsız edici huyu buydu.
Doğrusu onunla yan yana gelmek bile benim için tamamen bir eziyetti. Kendisi zamanında bana baktığını ve beni büyüttüğünü söylese de çocukluğumda hayal meyal hatırladığım şeyler halamdan ve eşinden yediğim dayaklardı. Eşi Fuat amca bile halama tahammül edemediğinden terk edip gitmişti. Fuat amca beni mesleğime kavuştuktan sonra halamdan gizlice bulup para için sıkıştırsa da kendimden uzaklaştırmayı başarmıştım.
Böyle çekilmez birinin evime geliyor olmasının tek sebebi benimle konuşacak önemli bir konu olduğunu söylemesiydi. Uzun zamandır halamla görüşmüyordum çünkü onun hakaretleri ve olumsuz düşünceleri benim zihnimi de etkiliyordu. Ne de olsa zamanında onunla uzun bir vakit geçirmiştik ve zihnim onun dediklerini ciddiye alıyordu.
Kapı çaldığında havlayan köpeğim Bafi'nin sesleri bu defa kulaklarıma ilişti.
"Bafi!" dedim kapıya yürürken. "Korkma, oğlum sadece kapı çalıyor."
Bafi oldukça korkak bir köpekti. Özellikle kapı sesi onu epey korkuturdu.
Kapıyı açtığımda Bafi, halama doğru havlamaya başladı.
"Ah!" dedi halam korkuyla. "Lizge! Şu itini çabuk üzerimden al!"
"Bafi!" dedim ona kızarak. Neyse ki söz dinleyen bir köpekti. "Hemen içeri!" Eğitimli köpeğim dediğimi tek seferde yaptı. Bazen insanlardan daha az yoruyordu beni.
"Hoş geldin hala." dedim ve gülümsemeye çalıştım.
"Şu köpeği hala bir gönderemedin!" Çantasını sehpaya bıraktı. "Evin içi hep köpek kokmuş, leş gibi!"
"Onun bana bir zararı yok, birlikte mutluyuz."
Halam bana aşağılayıcı bir bakış attı. "Gören de kocası sanacak. Evde kalmış kız kurusu gibi köpekle yaşıyor!"
"Hala!" dedim sinirlerimi kontrol etmeye çalışarak. İşte tam da bu yüzden onunla bir araya gelmek istemiyordum. "Cümlelerine dikkat et."
"Neyse..." dedi ve salona geçip oturdu. "Bir bardak çay getir de konuşacaklarım var seninle." dedi ve televizyonu açmak için kumandaya yeltendi.
Derin bir nefes verip mutfağa çay koymaya geçtim. Sabrımı sınıyordu, sınayacaktı da. Fakat her zaman kontrollü bir şekilde irademe sahip çıkmalıydım. Ne diyorsa demeli ve hemen çekip gitmeliydi. Kupa bardağına çay doldurup salona geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikiyatristin Savaşı
Teen FictionBütün hayatını akademik kariyerine adamış tecrübeli ve profesyonel bir psikiyatrist, Lizge Koral. Ömrünü demir parmaklar ardında çürütmeye yeminli, korkusuz ve ruhundaki nefretin esiri olan Aras Ertekin. Birbirinden bağımsız, paramparça iki ruh. Onl...