18-İhbar

7.4K 274 156
                                    




Selaam. ♡

Bölüm biraz geç geldi ama uzun geldi diyebilirim. Daha sık bölüm yayınlamaya çalışacağım.

İyi okumalar. ♡

''...Bir ara terapilerimizi sonlandırdığını bile düşündüm, Lizge.''

Parla Hoca, tam da birkaç hafta önceki gibi terapi koltuğa oturmuş meraklı bakışlarıyla beni inceledi.

''Kısa bir süre ara verdik diyelim, biraz yoğundum hocam...''

''Öyleymiş...'' dedi bana pek de inanmayarak. Ardından bir anda hiç beklemediğim bir cümle kurdu.

''Adliyede görülmüşsün.''

Kaçamak bakışlarla kupa bardağını inceleyen gözlerim bir anda fal taşı gibi açılıp, Parla Hoca'ya döndü.

''Siz...'' dedim korkuyla, ''...siz nereden biliyorsunuz?''

Elimdeki kupa bardağını endişeyle masaya koymaya çalıştığım sırada zihnim, Parla Hoca'nın bazı gerçekleri öğrenmiş olmasının korkusuyla dolduğundan masanın yerini saptayamadım ve bardak hızla yere düşüp parçalandı.

''Bir sorun mu var?" dedi Parla Hoca şüpheyle bana bakarak.

Gözlerim korkuyla ona bakarak kilitlendi ve cevap dahi veremedim. Hemen ardından Parla Hoca, defterini kendine çekip not aldığındaysa kalbim korkuyla çarpmaya başladı.

Kural bir; psikiyatrist-terapist ya da psikolog, defterine bir şeyler yazıyorsa danışanı hakkında önemli bir bilgiye ulaştığı anlamına gelirdi. Şüpheli bir davranış, aykırı bir hareket ya da yüksek bir duygu gibi birçok sınırsız neden terapistin not almasını gerektirebilirdi.

Lanet olsun ki, korktuğumu anlamış ve önemli gördüğü bir anı çoktan defterine yazmıştı.

''İyiyim.'' dedim ve yere düşen bardak kırıntılarını toplayıp çabucak köşede duran çöpe attım.

Az önce resmen korkudan elim ayağım boşalmıştı. Parla Hoca, duruşmadaki yalan beyanımı öğrenirse gerçekten işler içinden çıkılmaz bir hal alabilirdi.

''Merak etme, seni takip ettirdiğim yok." dedi ve keyifli bir kahkaha attı." Oysa ki bu cümlesi kanımı donduracak kadar soğuktu. "...Savcı Polat Bey seni görmüş tesadüf o söyledi, sanırım bir mahkumun davasına dahil olmuşsun.''

Masasında duran çekmeceden bir dosya çıkarıp bir süre onu kurcaladı. Kurduğu her cümle beni gerim gerim geriyor ve strese sokuyordu.

''...Yakın zamanda Üçkan Cezaevi mahkumu, Aras Ertekin'in tahliye olduğunu öğrendim, onunla alakalı olmalı. Anlatmak ister misin?''

Kural iki; bir psikiyatrist, danışanının hayatına bu denli dahil olup özel bir soru soramazdı. Eğer danışanı kendi anlatmak isterse zaten anlatırdı. Fakat Parla Hoca ile aramızdaki durum terapiden daha ileri bir seviyede olduğu için benim hayatıma karışma vasfını kendinde görüyordu. Normalde böyle bir şeyden asla rahatsızlık duymam aksine Parla Hoca'yla hayatım hakkındaki en ince detayları konuşmayı severdim. Fakat şu an bu sorudan inanılmaz derecede rahatsızdım.

Sorusuna evet desem ayrı, hayır desem ayrı bir dertti.

''Evet.'' dedim en mantıklısının bu cevap olduğuna karar verip gözlerimi kaçırarak. ''Bana bir konuda ihtiyaçları vardı da...''

Psikiyatristin SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin