15.Bölüm: Ayrı dünyalar.

135 20 19
                                    




Bölümü yayınladığım tarih: 25.02.2024

Okuduğunuz tarih:


FİRUZE SADE ERDEN

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




FİRUZE SADE ERDEN

Kulaklarıma dolan kapı kapanma sesiyle gözlerimi yavaşça araladım. Ve kendimi karanlık odamın içinde bulup gözlerimi ovuşturarak yatakta oturur konuma geldim. Saatin sabahın 5'ine gelmekte olduğunu gördüğümdeyse, vardiyalı bir işte çalışan babamın işe gittiğini, kapı sesinin de oradan geldiğini anlayıp ayağa kalktım. Ve odamdan çıkar çıkmaz, salonun ortasında oturmuş, kıldığı namazın ardından dua etmekte olan annemle karşılaştım.

Eve bir hafta erken geldiğimi gören ailem, beni gördüğü için fazlasıyla mutlu olsa da; bu ani gelişimin ardında yatan sebebi sorgulamadan edememişlerdi. O ân onlara evleneceğimi açıklamaya cesaret edemediğim için, dönemin sonuna geldiğimizden mazeret izni aldığımı ve bu yüzden burada olduğumu söyleyip geçiştirmiştim. Ancak artık daha fazla geçiştiremezdim.

"Sade? Namaza mı kalktın anneciğim?"

Annemin duasını bitirdiğini bana seslenişiyle fark edip irkilirken, "Evet anne," diyerek bir gülümseme eşliğinde yanına yürüyüp oturdum. "Ama öncesinde seninle bir konu hakkında konuşmak istiyordum..."

Ciddiyetim ona da yansıdı. "Bir şey mi oldu kızım?"

"Korkulacak bir şey değil." En azından senin için... "Sadece ben ilk defa böyle bir şey açıklayacağım için gerginim..."

"Bak ben de gerildim şimdi," dedi başındaki örtüyü açarken. Ve bana destek olmak amacıyla elimi tutup, "Söyle yavrum, dinliyorum ben seni," diyerek bana cesaret vermeye çalıştı.

Ondan aldığım gücün etkisiyle tek solukta konuştum. "Ben bir evlilik teklifi aldım anne..."

"Ne?" diyen annem, ellerini panikle benimkilerden uzaklaştırdığında; "K-kimden aldın? Ne zaman aldın?" diye ardı ardına sorular sormaya başladı. "Nasıl aldın?"

"İzin ver anlatayım," derken, ne anlatacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Bu yüzden gerçekler neyse onu anlatmaya başladım. "Biz onunla Artvin'de tanıştık. Ama kendisi aslında İstanbul'da yaşıyor."

"O da mı Artvinli?"

"Yok İstanbullu," dedim anında. Çünkü bu sorunun doğru cevabını bilmiyordum. Ve nereli olduğunu dahi bilmediğimi anlarsa, bu evlilik işinde bir terslik olduğunu düşünürdü. Hem İstanbullu olmasa bile kütüğüne bakmadığı sürece nereli olduğunu öğrenecek hâli yoktu.

"Adı ne peki?"

Bera isminin anlamını soracağını ve anlamını bilmememi garipseyeceğini düşünüp, "Mehmet," dediğimde; aklındaki asıl soruyu sordu. "Ne iş yapıyor bu çocuk?"

"Ceo."

"Ceo mu?" Kaşları, memnuniyetsiz bir şekilde çatılmıştı. "Ne ceo'su Sade? Zengin mi bu çocuk?"

"Evet," derken, sayemde dememek için kendimi zor tuttum.

"Hayır olmaz!" diyerek aniden ayağa kalkan annemin peşinden ben de hızlıca yerden kalktım. "Anne-"

"Olmaz dedim! Davul bile dengi dengine çalar evladım. Belli ki siz ayrı dünyaların insanlarısınız. Hayata aynı pencerelerden bakamazsınız!"

Sözlerine içten içe hak veriyor olduğumdan nasıl bir savunma gerçekleştireceğimi bilemiyordum. Bu yüzden sadece, "Daha onu tanımıyorsun bile," demekle yetindim.

"Tanımak da istemiyorum!" diyen annemin, sinirlendiğini anlarken; "Ayrıca hani sen evlenmeyecektin?" demesiyle yutkundum. Gerçekten de ben çocukluğumdan beri çevremdeki herkese evlenmeyeceğimi söylüyor ve bana gelen tüm talipleri kim olduğunu dahi sorgulamadan reddediyordum. "Hani sen erkeklere güvenmiyordun? Ne oldu da şimdi böyle biriyle evlenmeye karar verdin? Ne değişti?"

"Aşık olmuşumdur belki..."

Derken, içimdeki tiksintiyi yüzüme yansıtmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum.

"Ne aşkı Sade? Sen değil miydin bana aşk diye bir şey yok diyen! Salak mı var senin karşında? Ne aşkından bahsediyorsun sen?"

Cevap vermeme dahi izin vermeden, "Hemen reddedeceksin o çocuğun teklifini," dedi aksini kabul etmez bir tavırla. "Hemen!"

"Edemem anne..."

"Ne demek edemem? Ne zamandan beri tanışıyorsunuz siz?"

"Birkaç ay oldu..."

Gün yerine ay sözcüğü kullandığımdan bihaber olan annem, "Birkaç ay mı!?" dedi şokla. "İnsanlar 10 yıllık eşlerini tanıyamıyor, sen nasıl oluyor da birkaç aylık tanışıklığınıza güvenip evlilik teklifini kabul etmeyi düşünüyorsun!?"

"Zannettiğin gibi biri değil-"

"Benim onun hakkında bir şey zannettiğim de, düşündüğüm de yok! Ben bu evliliğin seni mutlu etmeyeceğini bilecek kadar tanıyorum kızımı. Sen, zengin kocam olsun elimi sıcak sudan soğuk suya sokmasın diyecek, onun parasıyla hayatını idame ettirmekten keyif alacak biri değilsin! Sırf bize yük olmamak, kendi paranı kazanmak için hiç hayalinde olmayan bir mesleği, öğretmenliği, yapmayı bile kabul etmiş birisin!"

Sözlerinin hepsi bir bıçak gibi saplanırken, annem darbelerini hiç acımadan devam ettirdi.

"Sen gururlusun, onun çevresinden biri bile sana onunla parası için evlenmişsin gibi bir muamele yaparsa üzülürsün. Mutsuz olursun. Ve bir evlilikte kadın mutsuz olursa, o evlilik bitmeye mahkûmdur kızım. Daha 24 yaşındasın sen. Yeni yeni hayatı öğreniyorsun. Anlıyorum ondan hoşlanmışsın. Ama evlilik bir hoşlanma üzerine verilecek karar değil. Mantığını dinle Sade. Bu zamana kadar hep yaptığın gibi, mantığını dinle. Ve en doğru kararı ver."

Daha fazla konuşup kalbimi kırmak istemediğinden ve beni bir karar almam için yalnız bırakmak istediğinden hızlıca salondan çıkıp odasına girdi. Ve kapıyı gürültüyle kapatarak beni, içinde bulunduğum salondan daha karanlık olan düşüncelerimle baş başa bıraktı.

🧪

Bölüm hakkındaki düşünceleri belirtme satırı;

Geçen bölüm sınıra ulaşılmadığı için bölümü geç attım, bu bölüm umarım ulaşılır.

Sınır 20 vote, 25 yorum. Yorumlarda görüşmek üzere :)

AŞKSAL REAKSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin