4. İhanetler ve Pes edenler

57 31 0
                                    

Not: Düzenlendi

Keyifli okumalar! 🌩️

Birkaç gün önce

Boş koridorda ses çıkarmamaya dikkat ederek parmak uçlarımda yürüyordum. O hariç mâlikanedeki herkes uyuyor olmalıydı. Ve benim yüzümden uyanırlarsa ne tür hakaretlere maruz kalacağımı bilmek istemiyordum.

Odasının kapısı göründüğünde midemdeki kelebekler yine kanat çırpmaya başladı. Yüzüme istemsizce bir gülümseme yayıldı. Uzaktan bakan birisi bir şapşal gibi kendi kendime gülümsediğimi görse benim hakkımda pek hoş şeyler düşünmezdi. Gerçi beni öylece hiçbir şey yapmazken görseler de hoş şeyler düşüneceklerini sanmıyordum.

Ve Barın'ın odasının önüne gelince durdum. Saçlarımı şöyle bir düzeltmeye çalıştım. Gören bir kuşum olup olmadığını sorardı. Malum, saçlarımın kuş yuvasından bir farkı yoktu. Neden bilmiyordum ama Barın'ın beni güzel bulmasını istiyordum. Belki de nedenini biliyordum.

Onun da beni sevmesini istiyordum. Aynı benim onu sevdiğim gibi. Arkadaş olarak değil. Anlarsınız ya.

Dünyaya geldiğim ve lanetimin başladığı o günden beri birlikte büyümüştük. Ben ağlamıştım o sırtımı sıvazlamıştı. Ben gülmüştüm onun da yüzü yumuşamıştı. Sevgiye ihtiyacım olmuştu kollarını bana sarmıştı. Korkmuştum beni daima koruyacağını fısıldamıştı.

Külkedisi olduğumu hissettiğimde başıma bir taç takmıştı. "Sen benim minik prensesimsin. Ne derlerse desinler. Bu doğuştan gelir. Baksana şu güzel yüzüne."

Evet, o çok güzel bir arkadaş olmuştu bana. Ve benim bu arkadaşlığı bozmaya niyetim yoktu. Bu yüzden duygularımı alıp aptal kalbime kilitleyebilirdim.

Elimi yumruk yapıp havaya kaldırdım. Tam tıklatacaktım ki... içerden gelen hararetli sesi duraksamama neden oldu. Birisiyle mi konuşuyordu yoksa o da benim gibi iç sesiyle kavga mı ediyordu? Dinlemeye karar vererek yanağımı kapıya yasladım ve nefesimi tuttum.

Birden kapıyı açsa ne yapacaksın seni aptal!

Onu o zaman düşünürüm seni sersem!

"Tamam." dedi nefesini vererek. "Onu sana getireceğim." Kaşlarımı çatarak biraz daha kulak kabarttım. Neyden bahsediyordu?

Geçen birkaç saniyeden sonra yeniden konuştu. Sanırım birinci seçenek doğruydu, birisiyle konuşuyordu. "Hayır, Duru'ya haber vermeyeceğim. Söylesem bunu kabul edeceğini mi sanıyorsun?"

Bir dakika. Duru mu? Ben mi? Benden mi bahsediyorlardı?

"Benim belirleyeceğim bir yerde görüşeceğiz." dedi baskın bir ses tonuyla. "Zamanında gelin Sarp Bey." Ve telefonu kapatmış olmalı ki ne karşıdan gelen bir uğultu ne de onun sesi bir kez daha duyuldu.

Kapıdan ağır çekimde uzaklaşırken sarsıldığımı hissediyordum. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi değil de o kaynar suların içine düşmüşüm gibi. Hatta düşmemişim de birisi beni itmiş gibi.

Başımı iki yana sallarken dizlerimin üzerine düşmemek için duvardan destek almak zorunda kaldım. Zihnimin içinde hep aynı isim yankılanıp duruyordu. Susmuyordu!

Sarp Bey... Sarp... Sarp... Sarp...

Onun yüzünden bir ailem olmamıştı! Onun yüzünden kendimi hep küçük görmüştüm! Onun yüzünden çenemi kaldırıp birisinin gözlerinin içine bakamıyordum!

Birlikte Atlayalım GökyüzündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin