Şarkı: Berkay Altunyay- Olmazlara İnatKöye varmıştık. Çocuğa bisikletini vermiş ve bir kaydırak yapabileceğimizi söylemiştik. Salıncak ve dönme dolabı yapmamız çok zordu. Bunu sonra halledecektik.
Ama bir gün o park tam burada olacaktı. Çocukların gülümsemesinin nedeni olarak...
Şu an bile mutluluktan yerinde duramıyorlardı.
Barın ve ben ise elimizde tahtalar, çiviler bir şeyler yapmaya çalışıyorduk.
Elimin tersiyle alnımdaki terleri sildim. Güneş tepedeydi. Çocuklar etrafımızda dört dönüyordu. Yaşlı teyzeler bize dua edip arada bir tükürüyorlardı.
"Tüü maşallah yavrularıma. Ne kadar da yakışıyorlar baksana Nesibe."
İsminin Nesibe olduğunu öğrendiğim teyze "Düğün ne zaman çocuklar?" diye sordu gülerek.
Göz devirmemek için kendimi zor tutuyordum. Sabahtan beri aynı konular. Gelen geçen düğün ne zaman, evli misiniz... sorup duruyordu.
"Aa sorup durmayın ama artık. Evlilik mevlilik yok anlamıyor musunuz? Evlilik programında mıyız yoksa ya, herkes bizi bir yakıştırıyor, evlendirmek istiyor falan."
Barın göz kırptı. "Evlenmeyecek miyiz aşkım?" Ona öyle bir baktım ki hemen önüne döndü. Ben de işime döndüm.
Bu adam ne sanıyordu ya. Ben intihar etmeye kalkmıştım, kaçmıştım... Canımı tehlikeye atmıştım. Ve Allah'ın cezası Barın bunların hiçbirini önemsemiyor gibiydi.
Sonunda kaydırağı bitirebilmiştik. Mükemmel olmasa da çocuklar şimdiden sıraya girmiş kayıyorlar, dünyanın en harika şeyiymiş gibi mutlu oluyorlardı.
Ben de gülümsedim.
Tam o sırada üzerime bir gölge düştü. Arkamı dönüp ona baktım.
"Çocukları seviyorsun." dedi sırıtarak.
"Küfrettirme kendine Barın."
Daha çok sırıttı. "Küfretsene biraz."
Sonunda dayanamayıp yüzüne bir tokat attım. Başı yan tarafa döndü, sonra hemen bana döndü. Hala sırıtıyordu. "Bu da güzel. Daha çok vur. Söz itiraz etmeyeceğim. Vur."
Yumruğumu sert bir şekilde karnına geçirdim bu sefer. Yumruklamaya başladım üst üste. O sadece gülümsüyodu, acı dolu bir gülümseme.
İnsanlardan uzaktık ve kimse bizi farketmemişti. Herkes kaydırakla ilgileniyordu.
Sonunda durdum. Ellerim yumruk şeklinde göğsündeydi. Sertçe itekledim onu, geriye birkaç adım sendeledi. Tekrardan itekledim, tekrardan ve tekrardan.
Sırtı bir evin duvarına çarpınca ben de durdum.
"Onca şeye rağmen," dedim gözlerine bakarak. "Onca şeye rağmen nasıl bu kadar rahatsın! Sana inanamıyorum!"
"Ne olmuştu tam olarak?" dedi. Yine buz gibi bakıyordu, insanı titretecek cinsten. Ama dudaklarındaki gülümseme hâlâ oradaydı.
Başımı iki yana sallayarak güldüm. "Eben olmuştu Barın. Anladın mı, eben!" Sonra çenesini tuttum ve yüzüme bakmasını sağladım. "Benimle dalga geçme. Yoksa seni o dalganda boğarım." Ellerim boğazına kaydı ve hafifçe sıktım.
"Boğsana beni." dedi. "İçin soğusun, öldür beni. Durma." Boğazını daha çok sıktım. Sıktım ve hiç bırakmadım. Yüzü kızarmaya başladı. Öksürmeye çalıştı.
O anda aklım başıma geldi. Ellerimi hızla geri çektim ve havada tuttum. "Ben..." dedim. "Özür dilerim. İsteyerek olmadı." Sanki bir anlık kontrolümü kaybetmiştim. Sanki gerçekten de delirmiştim. Her yeri yakıp yıkacak kadar.
Öksürdü ve tekrar gülümsedi. Koyu kahverengi gözlerinde sevgi yoktu artık. Yine aynı şekilde bakıyordu; beni sevmeye hakkın yok senin, der gibi.
"Gülümseme," dedim fısıldayarak. "Bağır bana lanet adam! Anlat her şeyi, yaptıklarının nedenini! Nefret mi ediyorsun benden? Söyle, söyle yüzüme!"
"Senden nefret etsem," dedi. Buna mı takılmıştı sadece. "Seni öpmezdim."
"Öpüşmenin canı cehenneme!" dedim bağırarak. "Susma artık, anlat her şeyi! Hep susuyorsun, her seferinde susuyorsun! Ve bu ikimizin de sonu olacak bir gün göremiyor musun? Konuşsana be adam!"
"Babanın kim olduğunu ve nerede yaşadığını öğrendim!" dedi o da bağırarak. İkimizin de canına tak etmişti artık. İkimiz de bir noktadan sonra patlamıştık. "Seni onunla buluşturacaktım çünkü ömür boyu bundan kaçamazsın! Artık bir şeylerin açığa çıkması gerekiyor! Bir şeylerin itiraf edilmesi gerekiyor! İntikamların alınması gerekiyor! Bundan kaçamazsın anla artık!" Olduğum yerde irkilmiştim. Geriye doğru bir adım attım.
"Anla be kadın! Anla artık! Ben sana zarar vermem! Aşığım lan sana! Seni gördüğüm ilk andan beri aşığım, seni gördüğüm ilk andan beri çekiliyorum sana anlasana! Nasıl ihanet edebilirim sana! Nasıl kötülüğünü istediğimi düşünebilirsin!"
"Üzgünüm," dedim. "Bana aşık olduğunu anlayacak bir müneccim olmadığım için çok üzgünüm! Bunu söylerken bile o kahrolası güzel gözlerin buz gibi bakıyor bana! Üşüyorum be adam! Üşüyorum, anlasana!" Derin bir nefes aldım. Ellerini yumruk yapmıştı. "Ve," dedim. "Bu benim intikamım, seni kesinlikle ilgilendirmiyor. Çekil önümden ve yapacaklarımı bekle sevgili Barın Kaya Atakul."
"Beni ilgilendirmiyor öyle mi?" dedi gülerek. Duvara sert bir yumruk geçirdi. "Beni ilgilendirmiyormuş!" Kahkaha attı. "Beni ilgilendiren tek şey sensin be!" dedi bağırarak. Duraksadı, yumruk yaptığı sağ eline baktı. Elinin üstü kanamıştı. Güldü. "Ne yapacaksan yap, Duru Akça." dedi kolumu tutup sıkarak. Acıtıyordu. "Ama beni sakın bir daha arama. Sakın bir daha elimi tutmaya çalışma! Seni bu sefer gerçekten bırakıyorum. Artık tek başınasın sevgili Duru Akça."
Tam gidecekti ki yeniden bana döndü. "Ablan..." dedi. "Bir ablan varmış. Onunla tanışmak istiyorsan son bir kez benimle gelebilirsin." Burukça gülümsedi. "Merak etme, mâlikanede değil. Size özel bir ev tutmuştum. Orada. Oraya götüreceğim seni, istersen."
Kaskatı kesilmiştim.
Ablam mı?
Bir ablam mı vardı benim?
Beni seviyor muydu peki? Ben kimsesiz değil miydim?
Ona baktım. "Teşekkür ederim," dedim. "Şimdiye kadar yaptığın her şey için."
Gözlerimin dolduğunu hissettim. Başımı gökyüzüne kaldırdım, gözyaşlarımı geri göndermek istedim. Ağlamak istemiyordum artık. Çok ağlamıştım. Yorulmuştum.
Başını salladı ve uzaklaştı.
"Ve elveda," dedim fısıldayarak. Beni duymayacağını bile bile. "Elveda sevgilim."
...
Ehehehehehe
Ee nasılsınız? Hayat nasıl gidiyor?
Yazdıklarım en az kafam kadar karışık ajwjeksksjsh ama anlarsınız siz dimi 💖
Bu çift beni deli ediyor. Gerçek anlamdaʼ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birlikte Atlayalım Gökyüzünden
Random-Akarsu terk eder mi toprağını? Toprak ihanet eder mi akarsuyuna?