26. Gökyüzünü Görmek

12 5 2
                                    

Yaklaşık bir ay olmuştu.

Bu koğuşta tıkılıp kalmıştım ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Barınʼı beklemekten başka hiçbir şey. Günler geçtikçe ondan da umudum kalmamaya başlamıştı fakat hemen böyle bir çaresizliğe düşmemem gerektiğini biliyordum. Buraya katlanabiliyorsam o da eninde sonunda çıkacağımı düşündüğüm içindi. Ayrıca burada kaçmaktan söz ediyorduk. Bekleme süremizin uzaması gayet normaldi.

Ama yine de aklımdaki şüpheler susmak bilmiyordu. Barınʼa güvenmeyen tarafım onun beni yarı yolda bırakacağını söylüyordu. Her zaman yaptığı gibi, diyordu içimdeki huysuz ses. Ya elini tuttuktan sonra bırakacak ya da hiç tutmayacak. Sonuç olarak sen sadece düşeceksin.

Başımı iki yana sallarken hemen yanımda oturan kıza döndü bakışlarım. O da endişeli görünüyordu. Ve ben de duygularımı dışa yansıtırsam yoğun bir hayal kırıklığına uğrayacağını düşündüğüm için yüzüme zorla bir gülümseme yerleştirmeye çalıştım. Fakat bu yüzümde garip bir ifadeye sebep oldu. Sanki ağlamakla gülmek arasında kalmışım gibi. Ben de vazgeçerek dudaklarımdaki sahte gülümsemeyi bir kenara atıp derin bir nefes aldım.

Nefesimi ağzımdan verirken Alinʼin bakışları daldığı noktadan kopup bana döndü. "İyi misin?" diye sordu yumuşak bir ses tonuyla. Onaylar biçimde başımı sallarken birlikte geçirdiğimiz bir ayı düşünüyordum. Alinʼi her geçen gün kendime daha yakın hissediyordum ve burada bir arkadaşım olduğu için de mutluydum. Aksi takdirde o lanet saatler nasıl geçerdi hiç bilmiyordum. "İyiyim. Sadece..." Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Alin bir şeylerin ters gittiğini anlamış olmalı ki nefesini tuttuğunu fark ettim. Ellerini omuzlarıma yerleştirirken ela gözleri merakla açılmıştı. "Yüz ifadenin hali ne Duru? Limon yemişsin gibi duruyor." Hafifçe gülümsediğinde beni neşelendirmeye çalıştığını anladım. Omuzlarımı silkerek gözlerimi yatak başlığına diktim. "Artık özgür olmak istiyorum." dedim neredeyse fısıldayarak.

"Ah bunu ben de çok istiyorum." Dudaklarını bükerek omuz silkti. "Ama bahsettiğin süper yakışıklı adam bizi buradan çıkarıncaya kadar sabretmek zorundayız." dedi muzip bir sesle.

"Hey!" dedim kaşlarımı çatarak. "Öyle bir şeyden bahsettiğimi hatırlamıyorum." Kaşlarını kaldırdığında aklıma geçen hafta şapşal bir aşıkmışım gibi onu anlattığım gece geldi. Yanaklarım kızarırken gözlerimi kaçırdım. "Ah evet. Hatırlıyormuşum."

Kıkırdadığını duydum ama ona bakmadım. Ne aptaldım. Şimdi onun hakkında bana bin tane ima yapacaktı. Ve ben de her seferinde yerin dibine girecektim.

Koğuşun kapısının açıldığını belli eden gıcırdama sesiyle birbirimize baktık. Gardiyanların içeri girmesi için şu anlık bir sebep yoktu. Tabii yeni bir mahkum gelmediyse eğer. Veya sonunda buradan çıkmamızın vakti gelmiş olabilirdi. Bu düşünce beni heyecanlandırdı ama Barınʼın geldiğini sanmıyordum. Gündüz vakti herkesin gözü önünde bizi kaçırmaya çalışacak kadar kafayı yemediğini varsayıyordum.

Yataktan atladığımda Alin de benimle birlikte atlayıp yürümeye başladı. "Nereye?" Koğuştaki kadınların toplandığı yere bakarken gözlerimi kıstım. "Neler olduğuna bakmalıyız." Ve tam o sırada duyduğum bir ses olduğum yere çakılmama sebep oldu. Hemen arkamdan hızlı adımlarla gelen Alin de aniden durmam nedeniyle bana çarpınca dengemizi kaybedip ikimiz birlikte yere kapaklandık.

"Rica etsem biriniz bana Duru Akçaʼnın nerede olduğunu gösterebilir mi?"

Ve yere yapıştığımız için çıkan gürültüyle birlikte kalabalığın bakışları bize döndü. Ben de bir yandan Alinʼi üstümden kalkması için dürterken diğer yandan bu tanıdık sesin sahibinden emin olabilmek için başımı kaldırdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Birlikte Atlayalım GökyüzündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin