11. Gerçekler ve Umutlar

45 25 5
                                    

BARIN KAYA ATAKUL

Bir komiserdim. Ve bunu bilen tek kişi de bendim. En azından ailemden. Çünkü eğer söyleseydim buna izin vermeyecek bir babam vardı. Yıllardır hangi dava üzerine çalıştığımı bilse nasıl bir tepki verirdi bilmiyordum.

Babam onun işini devam ettireceğimi sanıyordu. İş yerine gidip şüphelenmemesi için belli bir saat çalışmak çok zordu. Ama davayı çözebilmek için değerdi.

Duru'nun davasını. Onun mutluluğu için, onun davası için, onun intikamı için kaç yıldır çabalıyordum.

İlk doğduğu saatlerde babasının onu benim babama verdiğini biliyordu herkes. Fakat gerçekten de paragöz bir insan olduğu için mi kızını böyle verebilmişti? Hayır. Bir karşılığı olmalıydı fakat ben tehdit olduğunu düşünüyordum.

Tehdit edebilmesi için de önceden tanışıyor olmalılardı. Babamla o ailenin ne bağlantısı vardı?

Babası Semih'in ne ile tehdit edildiğini henüz öğrenememiştim. Çok yaklaşmıştım. Her şeyin bir sonuca ulaşmasına çok az kalmıştı. Eğer ortada acımasız bir takas varsa herkes en ağır cezayı çekecekti.

Bir kız çocuğunun hayatını mahvetmek bu kadar kolay, bu kadar bedelsiz olmamalıydı.

Bir komiserdim. Ve bu onun içindi. Onun için polis olmaya karar vermiştim. Henüz çok küçükken.

Ve şimdi onun babasını bulmuştum. Yıllardır uğraştığım şeyler neredeyse bir sonuca varacaktı. Her şeyin itiraf edilme vaktiydi. Bedel ödeme vaktiydi. İntikam vaktiydi.

Ama o kaçmıştı. En kaçmaması gereken zamanda... En doğru zamanda, o en yanlış şeyleri yapmıştı.

Belki beni duymuştu. Hayal kırıklığı yaşamıştı. En çok güvendiği adamın onu babasına vereceğini sanmıştı...

Kalbi kırılmıştı benim küçük kızımın. Doğduğu andan beri... En değer verdikleri tarafından. Annesi, babası... Ve ben... Ben de onu üzmüştüm, kalbini kırmıştım. Onu korkutmuştum.

Kalbimin sızladığını hissettim. O her üzüldüğünde olurdu bu. Benim de canım yanardı, benim de kalbim acırdı.

Ve şimdi o ne haldeydi kim bilir. Ne düşünüyordu, ne yapıyordu?

Ben onu düşünüyordum; her saat, her dakika, her saniye, her salise...

Aklımdan çıkmıyordu onun o baş döndürücü gözleri... Onun saçının kokusu... Ah o koku...

Şimdi takip cihazının tam tersi tarafa doğru, son hızla gidiyordum.

Onun nerede olduğunu bilmiyordum ama bu yolun sonunda bir yerlerde olduğunu biliyordum.

Bir şey yol gösterseydi keşke. Mesela kokusunu alsaydım onun. Takip etseydim ve bulsaydım onu.

Özlemiştim.

Çok özlemiştim...

Babam geri dönecekti, her şeyi öğrenecekti. Zaten benden hep şüphe etmişti. Ve olanları öğrendiğinde kesinlikle delirecekti.

Ama artık hiçbir şey umurumda değildi.

Sadece akarsuyumu bulmak istiyordum. Ona sahip çıkmak istiyordum.

Kuru bir çöle dönüşmek umurumda değildi. Ben onun dağılıp gitmesini, yok olmasını istemiyordum.

Başının çaresine elbet bakardı. Fakat dışarıda neler olduğunu doğru düzgün bilmiyordu. İzin vermemişlerdi ki çıksın. Bir kafeste yaşamıştı yıllarca.

Birlikte Atlayalım GökyüzündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin