17. Kanayan Kalpler

29 18 1
                                    

Şarkı adı: Krobak, It's Snowing Like It's the End of the World

Gözlerimden akan yaşlar görüş açımı bulanıklaştırıyordu.

Dışarıda şiddetli bir yağmur vardı ve camları kırarcasına yağıyordu.

Güneş yavaş yavaş doğuyordu ama ben çoktan batmıştım.

Ellerim titriyor, direksiyon hakimiyetimi zar zor sağlıyordum. Şimdiye kadar yolda çok fazla arabaya rastlamamıştım fakat biraz önce neredeyse bir tanesine çarpayazmıştım.

Kalbim delice atarken ben göğsümden çıkmasından korkmuyordum.

Sadece onu düşünüyordum. Yaşayıp yaşamadığını merak ediyordum ama bunu öğrenemezdim.

Onu, orada yapayalnız bırakmıştım. Kalbini hem bedenen hem ruhsal yaralamıştım.

Evet, ölmemesi için tam kalbine sıkmamıştım. Ama en çok kalbi acımıştı, biliyordum.

Ben de bu duyguları yaşamıştım. Hem de üç defa... Artık üç...

Üçünde de bir uçurum kenarında.

Ben anlamıştım. Korktuğum şey yüksekte olmak değildi. Ben yüksekten korkmuyordum, ben uçurum kenarında rüzgarın saçlarımı savurmasından korkmuyordum.

Ben uçurum kenarında, yine terk edilmekten korkuyordum. Rüzgar beni sürüklerken boşluğa, yine kimsenin elimden tutmamasından korkuyordum.

Ben, Barın'ın elimi tutmamasından korkuyordum. Ama o her defasında yaşatmıştı bana bu acıyı. Elimi tutmamıştı ve ölmeme göz yummuştu.

Bir adam, sevdiği kadın uçurumdan atlamak üzereyken ne yapardı?

Bir adam, sevdiği kadın ölüme bir adım yaklaşmışken ne yapardı?

Onu öylece bırakıp izler miydi? Hiçbir şey yapmaz mıydı? Elleri de mi titremezdi ya, en azından 'dur' da mı demezdi?

O beni sevmiyor muydu? Gerçekten beni hiç sevmemiş miydi? Ölüme terk edecek kadar nefret mi ediyordu benden?

Evet, bu son yaptıklarım ağırdı. Hak etmemişti belki? Doğru değildi belki de? Ben de her şeyi doğru yapan biri değildim zaten. Ben duygularıma, iç sesime göre hareket eden bir insandım. Ve kalbim kırılmıştı benim. Çok kırılmıştı, çok acımıştı. Yeniden bir araya getirmeye çalıştıysam da olmamıştı. Yapamamıştım. Tek bir seçeneğim kalmıştı, içimdeki bu kırgınlığı, bu kızgınlığı susturabilmek için. O tek bir seçeneğim, intikamdı. O tek bir seçeneğim, çocukluğumun intikamıydı, kalbimin intikamıydı. Üşümüştüm, titreyen bedenimin intikamıydı.

Her seferinde beni terk etmişti, elimi bırakmıştı Barın.

Bir adam, sevdiği kadını ölüme çağırır mıydı?

"Atacağın birkaç adım," demişti. "Git ve atla oradan!"

O an hislerim devreye girmiş, tüm mantıklı düşüncelerim kaybolmuştu. Öfkem, aklımı kaybetmeme yol açmıştı. Bana karşı kullandığı acımasız laflar, kimsesizliğim, en yaralı olduğum konular, hepsi birikmişti. Kırgınlığımdı en çok gözlerimi karartan.

Siyah bir parıltı ilişmişti gözüme, simsiyah gecede. Belki cehennemimizdi o parıltı, belki nefretimiz olacaktı birbirimize. Ama görmüştüm işte, canımın en çok yandığı zamanda görmüştüm. Aklımı bir kenara bırakıp, tamamen kalbimi dinlediğim bir anda görmüştüm. Benim kalbim de siyahtı, benim kalbim de karanlıktı, benim kalbim kararmıştı. Aynı, gördüğüm o silah gibi.

Birlikte Atlayalım GökyüzündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin