16. Vuranlar ve Vurulanlar

38 22 3
                                    

Şarkılar: maNga- Cevapsız Sorular, Ayliva- Aber sie

Arabadaydık. Issız yolda, sessizce ilerliyorduk. Nefes seslerimiz birbirine karışıyordu. Ben kızarmış gözlerimle karşıyı izliyordum, arada sırada göz ucuyla Barın'a bakıyordum. Dişlerini sıkmış, sadece yolu izliyordu. Ne düşünüyordu?

Köyden birkaç saat önce ayrılmıştık. Hava çoktan kararmış, hafif hafif yağmur çiseliyordu. Yolu bulanık görüyordum, gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım, hâlâ bulanıktı. Elimin tersiyle yanağımı sildim, sildiğim anda bir yaş daha aktı. Neden ağlıyordum? Lanet olsun, ben neden hep ağlıyordum? Barın beni terk etmişti, bana sırtını dönmüştü, arkasına bir kez daha bakmamıştı. Kalbimin kırıklığı, yine lanet olasıca gözyaşlarıma mı yansımıştı?

Gece olduğu için mutluydum ama. Gece, gözyaşlarımı sakladığı için mutluydum. Gece, kızarmış gözlerimi, ıslak yanaklarımı ve kırık kalbimi sakladığı için minnettardım. Barın'ın beni bu halde görmesini istemiyordum. Bana acırdı, bunu istemiyordum. Bana acıyarak bakardı, bunu istemiyordum. Belki de umursamazdı. Dönüp bakmazdı bile, baksa da tek yaptığı o ifadesiz gözlerle bakmak olurdu, daha fazlası olmazdı. Gözlerinin soğukluğu yine üşütürdü beni
Ben yeterince üşümüştüm. Ben çok üşümüştüm.

Ama sessiz sessiz ağlamak çok zordu, dişlerimi sıkmış, kendimi durdurmaya çalışıyordum. Hıçkırmaktan korkuyordum, beni duyardı. Beni duymasından korkuyordum. Küçükken acılarımı duyup bana sarılsın isterdim, şimdi duymasından korkuyordum. Bu canımı daha çok yaktı, içime doğru ağlamak, sesimi bastırmak daha da zorlaştı. Kalbim sıkıştı, karnım ağrıdı, ben ağladım. Gözlerimi sıkıca kapattım, titrek bir nefes verdim.

Tam bu anda Barın'ın bakışlarını üzerimde hissettim ama gözlerimi açmadım. Nefesimi mi duymuştu, ağladığımı mı anlamıştı?

"İyi misin?" diye sordu düz bir sesle.

"Evet." dedim kısık bir sesle, sesimin titremesi ellerimi yumruk yapmama neden oldu.

Nefesini verdi. "Hiçbir zaman yalan söylemeyi beceremedin." dedi aynı ses tonuyla. Gözlerimi açtım ama ona dönmedim. Elimin tersiyle yeniden gözyaşlarımı sildim. Dursunlar istiyordum, durmaları gerekiyordu.

Birden arabayı kenara çekti ve durdu. İkimiz de öylece karşıya bakmaya devam ettik. Titrek bir nefes daha verdim. Nefesimi verdiğim an yeniden bana döndü. "Sen," dedi, sonra sustu. Ben ne olduğunu anlamadan uzanıp arabanın ışığını açtı. Gözlerim kamaşınca, yeniden gözlerimi kapattım. Bir damla yaş daha aktı. Kahretsin, görmüş müydü? Başımı hızla pencereye çevirdim.

"Neden ağlıyorsun?" Sesli bir şekilde nefesini verdi. Bense nefesimi tutmuş, pencereye vuran yağmur damlalarını izliyordum. Gözlerimi dışarıda gezdirdim, gökyüzünde bembeyaz parlayan ayda, yolda şimdiden oluşmaya başlamış su birikintilerinde... ve bir karaltı gördüm, gecenin karanlığından daha farklı bir karaltı... Daha koyu... Gözlerimi kıstım.

O sırada Barın çenemi sıkıca tutup yüzümü kendisine çevirdi. Dişlerini daha çok sıkmış, çenesi kasılmıştı. "Cevap ver, neden ağladığını söyle." Yüzümü elinden kurtarmaya çalıştım, çenemi tutan parmakları daha çok baskı yaptı. "Duru," dedi uzun bir zaman sonra, ismimi söylerken kasıldığını hissettim. "Cevap versene." Neden zorluyordu? Ne duymak istiyordu? Beni terk ettiği için ağladığımı mı duymak istiyordu? Sustum. Cevap vermeyecektim.

"Neden ağlıyorsun be kadın, söylesene! Neden susuyorsun?" Birden bağırınca olduğum yerde sıçradım, gözlerimi açıp ona baktım. "Bağırma." dedim, yine kısık bir sesle. Gözlerim kararmaya başlamıştı, ağlamaktan olmalıydı. Beni duydu mu bilmiyordum ama gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Çeneme yaptığı baskı arttı, yüzümü kendisine yaklaştırdı. Göz göze geldik, yutkundu.

Birlikte Atlayalım GökyüzündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin